"Kyungsoo..." dedim ama çok utanıyordum. İlk defa birine bir şey söylerken utançtan yere eğmiştim başımı. "Senden, senden bir şey isteyeceğim..."

"Evet, tabii ki." dedi. "Ne yapabilirim senin için Chanyeol? Söyle, hemen yapacağım gerçekten."

"Ben bir şey yaptım da..."

"Hm," diye bir mırıltı çıkardı dinlediğini anlatır gibi. Omzumdaki elini sırtıma koydu bir süre sıvazladı. "Anlat."

"Kurul toplantısında Baekhyun'a oy vermesinler diye çoğu komutana para teklif ettim de..." Gözlerim daha çok doldu, başımı olabilecekmiş gibi daha fazla eğdim. "Yani ya bana oy versinler ya da çekimser kalsınlar diye..." Sanki ağzımdan çıkmak istemiyor gibi lafı geveleyip duruyordum. "Yani şey, çok paraya ihtiyacım var da... Bana borç verebilir misin?"

"Aptal mısın?" diye bağırdı. "Bunun için mi başını eğiyorsun?!" dedikten sonra sıkıca sarıldı bana. "Geri zekalı, elbette veririm! İstemeden gelip paramı alsan bile bir şey demem sana, Chanyeol!"

Gösterdiği tepki karşısında dolu gözlerim akmasın diye kendimi kasarken kollarımı sardım kaslı bedenine. "Teşekkür ederim," diye fısıldadım. "Gerçekten teşekkür ederim Kyungsoo..."

Geri çekildi, masasının yanına gidip çekmecesinden cüzdanını çıkardı ve kartını alıp bana uzattığında yok olmak istedim. Çünkü ben ondan bir miktar para isteyecektim ve o, ne kadar olduğunu bile sormadan sadece birkaç saniye içinde sahip olduğu her şeyi vermişti.

"Şifremi biliyorsun. Hepsini çekebilirsin. Ayrıca geri ödemene de gerek yok."

Yaptığı bu iyiliği nasıl geri öderdim? Az önce borç isteyen ben değilmişim gibi çaresizce bir adım geriledim, uzattığı kartı almaya içim el vermedi.

Derin bir nefes verdikten sonra yanıma gelip kartını cebime soktu. "Ne kadara ihtiyacın var?"

"Toplam 25 milyon Won ödemem gerekiyor." dedim. "12 milyonu kendim ödeyebiliyorum."

"Tamam, sıkıntı değil. Hallettik bile." dedi ve  kolumu sıvazladı. "Kartımdaki tüm parayı kullan ve yetmezse bana haber ver. Kendi borcummuş gibi Minseok'tan isteyeceğim, tamam mı Chanyeol? Sakın bunu dert etme, tamam mı?"

Başımı aşağı yukarı salladım. "Teşekkür ederim Kyungsoo... Teşekkür ederim..."

"Bir şey yapmadım..." dedi beni rahatlatmak istercesine, bir kez daha sarıldı bana. Normalde asla sarılmazdı ve temastan nefret ederdi. Ne kadar üzgün olduğumu bir tek o anlıyordu, beni tümüyle anlayan tek kişi gerçekten oydu.

Soo'ya veda edip odasından çıktım, koridorda yavaş yavaş yürüyordum. Binadan ayrılıp bankaya gidecektim ama ondan önce ormanda biraz yürüyüp kendime gelmek istedim.

Ağaçlar arasında ilerledim bir süre, Baekhyun'la adını "Dilek Tepesi" koyduğumuz yere geldim. Ne kadar inanmasam da birkaç şey dilemek istemiştim. Ne yazık ki yerde oturup kulelere karşı sinirle konuşan beden bu masum isteğimi geri çevirmişti.

"Şerefsiz!" dedi ağlayarak. "Beni nasıl böyle bırakabilir?"

Daha fazla ilerlemedim, bana karşı bu kadar kinlenmişken ona görünüp gününü daha da mahvetmek istemedim. Ses çıkarmamaya özen göstererek geriledim ve bir ağacın arkasına geçtim.

Birden gelen büyük sesle ona döndüm. Ayağa kalkmış ve beraber yaptığımız kulelere sert bir tekme savurmuştu ー öyle ki kalın asker botlarımıza rağmen ayağının acıdığına emindim. Taşlar etrafa saçılırken sanki vurup parçalara ayırdığı şey kalbimmiş gibi hissettim, gözlerim anında doldu.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Onde histórias criam vida. Descubra agora