3-)Belirsiz Bekleyiş

Start from the beginning
                                    

Hiçbir şeyim yoktu!

Ateşim geçmişti. Havale geçirdiğime bu sefer emindim. Havale geçirmemem imkansızdı. Geçen yıllarda ateşim daha az olmasına rağmen havalenin eşiğinden döndüysem bu sefer havale geçirmem işten bile değildi.

Beni bayıltanlar her kimse ayrıca beni iyileştirmişlerdi. Birini neden önce kaçırır sonra iyileştirirlerdi ki? Hani genelde kaçırılmaların sebebi de sonu da ölüm olurdu ya?

Ayağa kalktığım an bacaklarım bana işkence etmekten zevk alırcasına benimle savaşmaya başladılar. Sandığımdan uzun bir süredir buradaydım. Belki bir gün? İki gün? Üç gün? Bir hafta? Ve hiç rüya görmemiştim. Garip olan da buydu ya zaten. Ama rüya görmediğimi düşündüğümde elimde olmadan biraz daha uyumak istiyordum. Uyuyunca acı hissetmezsin, acıkmazsın, susamazsın, hareketsizliğin sonuçlarının verdiği ağrıyı hissetmezsin ve hatta rahatlarsın ama uyandığında bunların hepsi hucum ederdi. Tek tek değil, topluca bir anda saldırırlardı üzerine. Uyanmazsak ne olurdu peki? Ölmek değil. İntihar hiç değil. Sadece uyusak, acılardan gerçeklerden sadece göz kapaklarımızın içindeki sesizlikle kuşanmış karanlığa sığınsak? Olamazdı değil mi? Bu kadar kolay olamazdı. Zor olmalıydı.

Derler ya hani, "Zorluğun sonu mutluluktur, zorluk olmadan mutlu olunmaz, mutluluğun kolayı yoktur" diye. İşte onu ilk diyen kişiyi bulup dövmek istiyorum şu an. "Hani ya mutluluk?" demek isyorum. "Birkaç yıldır çok meşgul de bana uğrayamamış mı? Yetmez mi bu kadar zorluk, az mı? Neymiş zorluk ya? Daha zor olan ne var? Söyle ona da katlanayım, şu çok meşgul ve de meşhur mutluluk bana uğrayacaksa artık, söyle ona da, bir süre daha katlanayım!"

Gerçekten garipti. Korkuyordum. Kim korkmazdı ki? Düşünüyordum,düşünüyorum,hâlâ düşünüyorum... Tekrar tekrar düşündüm. Bu olanlar o kadar saçma bir senaryoydu ki, adım adım, tek tek, sırasıyla, ne kadar düşünürsem düşüneyim hep aynı sonuca varıyordum. Aklımdaki binlerce sorudan birine bile cevap veremiyordum işte. Sonuç yok. Tekrar tekrar aynen şu şekilde sıralıyordum;

1- Birkaç kere sessiz konuşmalar duydum.

2-Gölge olşturcak kadar aydınlanma olduğunda ateşler içinde karanlık bir yere geçtim.

3- Uykumda gerçeklik ve hayal dünyası arasında konuşmalar duydum.

4-Bir gün boyunca aynı yerde hareketsizce oturdum ve hiçbir şey olmadı!

5- Ateşimi biraz olsun düşürmeyi başardığımda ensemdeki bir acıyla bayı-

"Yeterince izledik. Akli dengesi yerinde olmayabilir. Götürün."

Dürtülmüş gibi ayağa kalktığımda gerçekten dürtülmüş gibi hissettim. Sinirlerim o kadar bozuktu ki ağlamak istiyordum ve aynı zamanda geldiğim bu saçma duruma gülmek de istiyordum. O kadar sinirlerim bozuktu ki ağlamak ve gülmek arasında en az içinde olduğum durum kadar garip bir ses çıkardım. Tavana boş boş bakarak "Kim dürttü lan beni?" mi dedim gerçekten? Evet, dedim. Ve sonra daha da saçma bir şey ekledim, "Söyleyin, bak vallahi dövmeyeceğim!" son kelimede resmen tısladım. Dövmeyecek miyim? Bu mudur? Şaka gibi! Kesin kafayı yemiştim. Kesin.

"Yeterince izledik, akli dengesi yerinde olmayabilir. Götürün."

Hatırladıklarımla yerimde buz kestim. Akli dengesi yerinde olmayabilir, ne demekti şimdi? Ani bir yutkunmaya ihtiyacım vardı ve ben o kadar korkmuştum ki yukunmak bana çok zor bir şey gibi geliyordu.

"Akli dengesi yerinde olmayabilir." en çok dikkatimi çeken cümle buydu. Ve evet, benden bahsediyordu. Akli dengesi yerinde olmayabilir demek kibarca deli demekti işte! Deli, düpedüz deli! Deli olduğumu düşünen bir takım akıllı beni bayıltıp hiç bilmediğim bir yere getirmişlerdi. Ayrıca beni iyileştirmişlerdi de. "Yeterince izledik." dikkatimi çeken bir diğer cümle de buydu. Beni takip ediyorlardı. Ben seslerini birkaç kez duymuş ve son ana kadar kafama bile takmamıştım. Daha basit bir dille aptallığın kralını yapmıştım işte.

KaranlıkWhere stories live. Discover now