x28

4.3K 160 46
                                    

NISA

Oyundan dönüp adaya gelmiştik. Artık eşyalarımızı toparlamamız gerekiyordu, uçağa binecektik. Sonunda İstanbul'a dönüyorduk.

Oyunu kazanmıştım, dokunulmazlık kolyesi boynumdaydı. Bu kolyeyi kazanmak benim için önemliydi, sonuçta böylece bir kez çıkacaktım oylamaya ve bölünmeyecekti. Kendimle gurur duyuyordum.

Barakama gidip eşyalarımı çantama doldurdum. Çizdiğim resimleri de toparladıktan sonra kenardaki boyalarımı alıp barakanın köşesine oturdum.

'NB20'

Gülümseyip çantamı aldım ve Cemal'le Yasin'i beklemeden safariye ilerleyip en arkaya yerleştim. İstanbul'a gitmek için sabırsızlanıyordum. Ailemi, Ogeday'ı ve arkadaşlarımı görmek için sabırsızlanıyordum.
Gülümseyerek gözlerimi kapattım. Az kalmıştı. Çok az kalmıştı.

OGEDAY

"İhsan, oldu mu bu üstümdeki böyle?"

"Oldu diyorum abi oldu, bi' relax ya."

"İhsan kırıcam kafanı az kaldı bak. Ne relaxı oğlum? Final yayınından önce Nisa'yı göreceğim yanımıza gelecek diyorum sana ya."

"İyi abi, damatlık giy o zaman ne diyim ya?"

"Offf, seninle de konuşulmuyor." Odadan çıkıp salona ilerledim.

"Selma?"

"Efendim Ogeday abi?"

"Olmuş muyum böyle fıstık, ne dersin?"

Kaşlarını çatıp süzdükten sonra kafasını salladı. "Olmuş olmuş. Mé sestře se to líbí." (Ablam beğenir.)

Gülüp saçlarını karıştırdım. "Sen de çok güzel olmuşsun." Yanaklarını sıkıp tekli koltuğa yerleştim. Bugün sonunda o gündü. Kavuşuyorduk. Kolumdaki saate baktım. Şu an hala uçakta olmalılardı. Direkt GalataPort'a geçeceklerdi, bizim de 2 saate orada olmamız gerekiyordu. Canlı yayından önce bizimle görüşmelerine izin vardı. Onu kollarımın arasına almak için sabırsızlanıyordum.

"Ogeday, jsem připraven, synu." (Ogeday, ben hazırım oğlum.) Ayağa kalkıp Jana anneme döndüm.

Gülümsedim. "Jsi tak krásná jako vždy mami." (Her zamanki gibi çok güzelsin anneciğim.)

Jana anne gülümseyip yanağımı sıktığında yanında duran Bekir babanın gözlerini devirdiğini fark ettim. Göz göze geldiğimizde kafamla selam verdim.

"Půjdeme ven?" (Çıkalım mı?) Hepsi onaylayıp kapıya ilerlediğinde İhsan'a döndüm. "Adnanlar geçerken seni de alacak buradan. Bak anahtarı falan unutma, yemin ederim kırarım kafanı İhsan."

"Ya kardeşim gitsene. Sevgilisi gelecek hala bana laf yetiştirme derdinde ya."

Arabaya bindiğimizde Bekir baba sürücü koltuğuna, Jana anne de yandaki koltuğa oturduğunda biz de Selma ile arkaya oturduk.

"Nepamatuji si, že bych byl tak nadšený, že uvidím Nisu." (Nisa'yı görmek için hiç bu kadar heyecanlanmamıştım.)

Selma'nın söylediği şeyle güldüm. "Já asi taky." (Sanırım ben de.)

Yol boyunca kimse konuşmamıştı, ama herkes sürekli durduk yere gülüyordu. İyice psikolojimiz bozulmuştu sanırım.

—•—

Sonunda GalataPort'a geldiğimiz Acun Medya'dan Gökhan ve İhsan bizi karşıladı. Nisa'nın yarım saate geleceğini söyleyip bizi koltukların olduğu bir yere getirmişlerdi. Etrafımız kamera ile çevriliydi.

Hiçbirimiz konuşmuyordu, Nisa'yı görme umudu ile etrafa bakınıyorduk.

"Nisickó!" Jana annenin bağırışıyla hepimiz o tarafa döndük. Nisa koşarak bize geliyordu. Gelip annesinin boynuna atladığında hepimiz ayağa kalktık. Ağlamamam gerekiyordu, sakin olmam gerekiyordu.

"Moc mi chybíš mami!" (Anneciğim seni çok özledim) Ağlayarak annesiyle sıkıca sarıldıktan sonra babasıyla sarıldı. "Babam benim."

"Kraliçem." Bekir baba Nisa'ya sıkıca sarılıp saçlarına defalarca öpücük kondurdu. "Seninle çok gurur duyuyorum güzel kızım."

Babasının kollarından çıkıp yanaklarına öpücükler kondurdu. "Selmaa!" Çığlık atıp Selma'nın yanaklarını sıkıp sarıldı. Sıra hiç bana gelmeyecek gibiydi. Selma'yla gülüşüp ayrıldılar.

Ve sonunda gözlerimiz buluştu. Gözlerim dolarken gülerek kollarımı açtım. O da gülerek kollarımın arasına girdiğinde gözlerimi sıkıca yumdum. "Güzelim." Fısıltı gibi çıkan sesimle beraber gözlerimde hazır bekleyen yaşlar akmaya başladı.

"Ogi." Kollarını beline sarıp kafasını kaldırdı, gözlerime baktı. Gözlerimden akan yaşlar durmazken gülümsedim. Ellerimi yanaklarına koydum. "Ogi seni çok özledim." O da gülüyordu, ama onun da gözlerinden akan yaşlar durmuyordu.

"Ben de miniğim. Ben de seni çok özledim güzelim benim." Gülümseyip onu tekrar göğsüme çektim, saçlarına öpücükler kondururken bir elim de belini okşuyordu. "Bir daha yok bu kadar uzak kalmak, tamam mı?"

Kafasını salladı. "Artık sen nereye ben oraya."

Bir süre daha öyle durduktan sonra Bekir babamın sahte öksürükleri ile kollarımın arasından çıktı.

Koltuğa oturduğumuzda hemen yanıma oturdu. Ailesi de karşımızda oturuyordu. Sırtı göğsüme yaslıydı, ve o cıvıl cıvıl konuşurken ben gülümseyerek onu izliyor, saçlarına öpücükler konduruyordum. Gözlerimi ondan alamıyordum. Esmer teni, kısılan gözleri, güneşten açılmış saçları ile çok güzeldi. Hep çok güzeldi. Ve onu uzun zaman sonra böyle karşımda görmek bana fazlasıyla farklı hisler yaşatıyordu. Özlem, aşk, sevgi, bunlar tabii ki de vardı. Ama elim belini okşarken, sırtı göğsüme yaslanmışken hissettiğim en ağır duygu arzuydu. Onun bana bu kadar yakın olmasını ne kadar özlediğimi fark etmiştim.

Ekipten birisi gelip onu çağırana kadar ailesiyle konuştu. Ben de gülümseyerek onu dinledim, izledim. En sonunda tekrar herkesle sarılıp bana döndü, dudaklarını büzdü.

"Sen hiç konuşmadın ama Ogi? Diyecek bir şeyin yok mu?"

Gülümseyip burnuna öpücük kondurdum. "Şu an sana söyleyebileceğim tek şey seninle ne kadar gurur duyduğum güzelim. İnanamazsın."

Gülümseyip yanağıma sulu bir öpücük bıraktıktan sonra ekiptekileri takip edip bizden uzaklaştı. Jana anne, Bekir baba ve Selma birbirlerine sarılmış önden ilerlerken bir süre daha koltukta oturdum.

Rüya gibiydi. Az önce gerçekten kollarımda olduğuna inanamıyordum. Gözlerimdeki yaşları silip ayağa kalktım ve seyircilerin yavaşça toplandığı yere doğru ilerledim.

Çok az kaldı miniğim.

patience // ognisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin