xleavingx

12.8K 130 18
                                    

-Nisa-

Havaalanında oturmuş, uçak anonsunu bekliyorduk. Bugün sevdiğim herkesi geride bırakıp 6 aylık bir maceraya gidiyordum. Hiç iletişimimizin olmayacağı, onların beni sadece televizyondan görebileceği, benim ise onları göremeyeceğim 6 aylık bir maceraya.

Annem, babam, kardeşim, arkadaşlarım herkes buradaydı. Gideceğimi düşünmemeye çalışıyordu herkes, duygusallığı veda anına kadar ertelemeye çalışıyorduk, bunlar hepimizin uzun süre için son anlarıydı ve tadını çıkarmak istiyorduk.

Annem ve babam, kardeşim Selma ile karşıdaki koltuklarda otururken Ramo, Ufuk, Ata, İhsan ve Adnan yerde oturuyorlardı. Ben de Ogeday'ın kolları arasındaydım. Küçücük koltuğa bir şekilde beraber sığmayı başarmıştık. Kalabildiğim kadar burada kalmak istiyordum.

Hepsi Adnan'ın söylediği bir şeye gülerken benim kafam Ogeday'ın göğsüne yaslıydı, onu izliyordum. Gözlerimin tekrar dolduğunu hissedince kafamı boynuna gömdüm. Dudaklarını saçlarımda hissettiğimde gözlerimi yumdum. Bu hissi çok özleyecektim.

"Şşşş. Ağlamak yok henüz hm? Şimdi bol bol gülmen lazım ki gülüşünü ezberleyeyim. Burada seni özleyince gözlerimi kapatıp gülüşünü görebilmem lazım güzelim, hm?" Söylediği şeyle kafamı sallayıp boynundan kaldırdım.

"Ya yenge, biz sen yokken nasıl sahip çıkacağız Ogeday'a?"

"Harbiden ya! Kampa gittiğimizde dayanamayan adamdan bahsediyoruz."

Söyledikleri şeylere gülerken gözlerimi sildim. Doğruydu. Arada toplanıp 1-1.5 aylık kamplara giderlerdi İhsan ve Ata ile. O zaman bile sürekli araşırdık. Şimdi ise ondan 6 ay boyunca haber alamayacaktım. O en azından beni televizyonda görecekti, ben n'apacaktım?

"O beni görecek, ben n'apayım asıl?" Dudaklarımı büzüp iyice göğsüne sokuldum. Tekrar saçlarımı öptü.

"Sen o kupayı al gel, sonra bir daha hiç ayrılmayacağız zaten." Gülümsedim. Kaldıracaktım tabii ki o kupayı.

Uçak anonsu yapıldığında ve Acun Medya'daki görevliler tek tek bizlere seslendiğinde Ogeday'a mümkünmüş gibi daha sıkı sarıldım. Kalkmak istemiyordum.

İsmimin söylenmesi ile herkese bir sessizlik, bir hüzün çöktü. Annem dolan gözlerini görmemem için sürekli etrafa bakıyor gibi yapıyordu. Babam ve Selma kafalarını eğmişlerdi. Ufuk, Ramo, İhsan, Ata ve Adnan bir şey demeden birbirlerine bakıyorlardı. Ogeday ise sırtımı sıvazlayıp ardı ardına saçlarıma öpücükler konduruyordu.

İstemeye istemeye Ogeday'ın kollarından ayrılıp ayağa kalktım. Kimseden sarılmak için bir hamle gelmeyince dolan gözlerimle güldüm.

"Sarılmayacak mısınız ya? Gidiyorum bak?"

Herkes ayaklanırken önce annem kollarını etrafıma sardı.

"Má krásná dívko, uspěješ." (Güzel kızım, başaracaksın.)

Kollarımı sıkıca boynuna sardım.

"Zvládnu to mami, neboj." (Başaracağım anneciğim, merak etme.)

Ellerini yanaklarıma koyup sulu öpücükler bıraktı.

Gülümseyerek annemin arkasında bizi izleyen babama ilerledim. Babamın kolları arasına girerken gözlerimi yumdum.

"Kraliçem, istediğin her şeyi yaparsın sen. Biz yanındayız hep, unutma."

"Biliyorum babacım. Gururlandıracağım seni."

Elleriyle yanaklarımı sıkıp alnıma dudaklarını yasladı. "Sen beni hep gururlandırıyorsun prensesim."

Babamla da sarıldıktan sonra gülüp Selma'ya ilerledim.

"Abla, budeš mi moc chybět." (Çok özleyeceğim seni.)

Gülüp saçlarını karıştırdım.

"No tak, máš radost, že ti všechno zůstane." (Hadi oradan, her şey sana kalacak diye mutlusundur.)

Selma'yla biraz uğraştıktan sonra sırasıyla arkadaşlarımla da vedalaştım. Ufuk'la sarılmamız bittiğinde en sona en vedalaşmak istemediğim kişi kalmıştı.

"Güzelim." Kollarını açtığında anında arasına girdim, kollarımı sıkıca beline dolayıp kafamı göğsüne yasladım. Burnunu saçlarıma yaslayıp kokumu içine çektiğini hissettiğimde gözlerimdeki yaşlar akmaya başlamıştı bile.

"Ogeday, seni çok özleyeceğim."

Kollarımı zor da olsa kendinden ayırdı, yüzümü ellerinin arasına alıp bana baktı.

"Ben de seni çok özleyeceğim güzelim, ama 6 ay dayanacağız tamam mı? İstanbul finalinde o kupayı bi' kaldır sen, sonra bir daha hiç ayrılmayız zaten, hm?"

Kafamı salladım. Yaklaşıp yanaklarıma öpücükler kondurdu, sonra hızlıca dudağıma bir öpücük kondurup hızlıca geri çekildi. Güldüm. Babam var diye öpemiyordu çocuk beni.

İsmim bir kere daha çağrıldığında zor da olsa kollarından ayrılıp sandalyenin üstündeki çantamı omzuma attım. Aileme, arkadaşlarıma son bir kez baktım. Ezberlemek istiyordum yüzlerini.

Konuşursam hıçkırarak ağlamaya başlayacağımdan emindim, bu yüzden el sallamakla yetindim. Hızlıca pasaport kontrolüne ilerlerken arkama dönüp bakmayı düşünmüyordum, ta ki onun sesi havaalanında yankılanana kadar.

"Sen benim şampiyonumsun! Vazgeçmeyiz biz unutma!"

Pasaportumu görevliye teslim ederken ona bakıp gözlerimde yaşlarla güldüm. O da güldü. Görevli pasaportu elime sıkıştırınca bir şey demeden ilerde bekleyen ekibin yanına ilerledim.

Şimdiden özlemiştim.

Şimdiden özlemiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
patience // ognisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin