Birden aklıma Sehun'un Çince bildiği geldi, askeriyeye ilk geldiklerinde onun hakkındaki raporda görmüştüm.

"Sayıca fazlalar ve silahımız yok. Olumsuz." Çincemin yettiği kadar konuştuğumda bana döndü ve uzun bir nefes verdi.

"Nerede olduğumuzu bile bilmiyorum. Öleceğiz." Benden daha iyi ve akıcı bir şekilde konuştu.

"Sadece hamlelerimi bekle."

"Ne konuşuyorsanız kesin sesinizi!" Kuzeylilerden biri bize dönüp bağırdı.

Birkaç dakika sonra durdular ve yerdeki yaprak yığınını ayaklarıyla dağıttılar. Yerde gördüğüm büyük siyah kapakla sinirden gözlerim doldu.

"Bizim topraklarımızın altında mı yaşıyorsunuz orospu çocukları?!" Boğazım yırtılacak gibi bağırdığımda yanımdaki Kuzeyli, tabancasının arkasıyla başıma vurmuş ve bir süre sersemlememi sağlamıştı.

Suratımdan akan kanı hissettiğimde onlar kapağı açmış ve birkaçı aşağı inmişti. Sonra yavaş yavaş askerlerimi indirdiler. Sıra bana geldiğinde dizimin arkasına tekme atıp düşmeme sebep oldular. Aşağı düştüğümde sinir katsayım artmıştı. Herifler resmen ormanın altına depo gibi bir şey yapmışlardı ve burada daha çok Kuzeyli vardı. Bizi bir odaya soktular, elleri önden beyaz plastik kelepçeyle bağlı olan askerlerimi bir kenara fırlattıktan sonra benim yanıma geldi birkaç kişi.

İkisi kollarımdan sıkıca tutarken biri ellerimi çözdü ve diğeri ellerimi arkaya çekip metal bir kelepçeye hapsetti. Sonra da kelepçeyi başka bir kelepçeyle arkamdaki direğe bağladıklarında gülmeden duramadım.

"Bu kadar çok mu korktunuz benden?"

"Kapa çeneni." Yüzüme sıkı bir yumruk geçirip odadan çıktı.

"Jinyoung, iyi misin?" Sessizce sorduğumda cevap vermedi. Ama acı ve korku dolu gözlerini bana çevirmesi yeterli olmuştu.

Kollarımı arkamdaki direkten ayırmaya çalıştım ama boşunaydı. Kelepçeler sağlam polis kelepçelerinden değildi ama metaldi işte...

Odanın kapısı aniden açıldı, kayık tipli üç kişi girdiğinde Baekhyun'un sesini duymamla şaşırdım. "Çok çirkinsiniz. Hayır yani madem kaçırıyorsunuz, yakışıklı birileri gelsin."

Ben inanamaz gibi ona bakarken gruptakiler kıkırdadı ve buna karşılık olarak Kuzeylilerden biri "Susun!" diye bağırıp yerde oturan Baekhyun'a tekme attı.

"Dokunma askerime," dedim onu öldürecekmiş gibi bakarken. "O tekme attığın ayağını sikerim."

"Şansını zorlama istersen." Gülerek söyledikten sonra oturanlardan Dongyoung'u yakasından çekip ayağa kaldırdı ve diğer duvara atıp elindeki sopayla vurmaya başladı. "Şu an bizim sözümüz geçiyor gördüğün gibi."

Doyoung şerefsizleri mutlu etmek istemediği için canı yansa da ses çıkarmamak için uğraşıyordu.

"Bağlı aslana tavşan bile hücum eder." deyip kahkaha attım. "Elimi kolumu neden bağladınız bu kadar üstünseniz?" Cevap vermediklerinde karşımdakinin önüne tükürdüm. "Yirmi kişi, sekiz kişiyi hapsedip ellerimizi bağladınız diye bir bok başarmış gibi davranmanız yok mu bir de?.. Maksimum Kuzeyli zekası."

Adamlardan biri silahını grubuma çevirirken diğeri boğazıma yapışıp beni boğmaya çalışıyordu. Dizimi bacak arasına geçirdiğimde öne doğru eğildi, bunun hemen ardından suratına sert bir tekme attım. "Ellerim bağlı ama yine de dayak yiyorsun benden."

Herifin gururuna gidecek o kadar çok şey söylemiştim ki arkadaşının elindeki sopayı alıp vücuduma sertçe vurması beklediğim bir hareketti. Bacaklarıma ve göğsüme aldığım darbeler arasında sopa bir kere başıma gelmişti. Gözlerim kararırken kafamı taşıyamaz hale geldim, daha fazla dik duramadım. Sanırım başım da öne düşmüştü.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin