Lanet

378 30 0
                                    

Beni sevmediğine inanmasam da beni terk ettiği gerçeği acımasızca yüzüme çarpılmıştı. Yerlerde Victoria'dan kalan parçaların iç bulantırıcı görüntüsü umrumda değildi. Cenin pozisyonunda yere yattım. Belki şu an bedenimin üzerinde uzandığı yerden gelen soğuk ölüm

dalgası, içine alır ve kurtarırdı beni.

Belki çok haklıydı, belki de olmayacak bir ilişkiydi bizimkisi. Onu unutmak kolaydı. Eğer ölürsem... Karanlık duygular beni içine çekerken bilincim puslu diyarlarda kayboluyordu.

Gözümü açtığımda Başak başımda dikilmekteydi. Deran onu aramış olmalıydı. Benden sonra sesini duymuş olması büyük haksızlıktı. Beni yerden kaldırmaya çalıştı. Kalbimdeki ağırlık dik durmamı engelliyor gibiydi. Başak koluma girdi. Boş boş yattığım yere baktım. Ruhumu orada bırakmıştım.

Başak da artık en az benim kadar yaralıydı. Ona hiçbir şey söylemedim. O da artık en az benim kadar ölüydü. Ruhsuz bir şekilde okula gidiyordum. Ödevlerimi yapıyor, sınavlara çalışıyordum. Deran ise bir daha okula dönmedi.

Barlas beni görünce bana el sallayıp yanıma gelmeye yeltendi. Başımı çevirince vazgeçti.

Birgün karanlık hayatıma tekrar güneş doğdu. Onu hissetmiştim. Kampüse gelmiş ağaçların arkasından beni izlediğini hissetmiştim. Arkamı dönüp ona doğruca baktığımda ve gözlerimiz buluştuğunda hemen arkasını döndü ve yürümeye başladı. Ona yetişemeyeceğimi bile bile hiç düşünmeden peşinden koştum. Ama sadece hızlı hızlı yürüyordu. Belki de benden kaçmak istemiyordu. Ona yetiştim. Onu omzundan tutup kendimi çevirdiğimde muhteşem güzelliğinden eser kalmadığını acıyla farkettim.

"Sana ne oldu?"

Gözleri çökmüştü ve yüzü o kadar solmuştu ki neredeyse yüzü morarmıştı. Gözleri siyaha çalıyordu. Gözlerini kaçırdı.

"Bir şeyim yok." dedi.

Arkasından bağırdım.

"Beni görmeye geldin değil mi?"

Kısa bir süre için durdu. Sonra arkasına bakmadan yürümeye devam etti. Peşinden gitmeye devam ettim.

"Benden kaçmıyorsun. O yüzden arkandan gelmeye devam edeceğim biliyorsun değil mi?" Bana bakmıyordu. Madem beni yanında istemiyordu kolaylıkla benden kurtulabilrdi. Yoksa...

"Sen hızlı hareket edemiyorsun. Sana bir şey oldu. Lamia'nın laneti mi?"

"Sadece biraz hastayım."

"Deran durduk yere hastalanmayacağını biliyorum."

"Sadece beslenemedim. Lütfen git."

"Neden beni görmeye geldin?"

Şimdi gözlerimin içine bakıyordu. Her ne olduysa sonunun yaklaştığını hissediyor olmalıydı.

Küçük bir bahçesi olan mütevazi müstakil bir eve girdik. Kapının hemen yanındaki koltuğa oturdu. Gözlerini kapattı ve hiç açmadı. Rengi gitgide soluyordu. Dolapta beslenebileceği stok olup olmadığını kontrol ettim. Yanına oturup panik halinde ona baktım. Eğer insan olsaydı kesinlikle ambulansı arardım. Ama maalesef doktorlar Deran'a hiçbir şey yapamazdı.

İçimdeki panik dalgası büyüdükçe yerimde duramıyordum. Deran hayvanlardan besleniyordu öyle değil mi? Otobüse atlayıp internetten yerini öğrendiğim bir çiftliğe canlı tavuk almaya gittim. Gece olunca işe yarardı muhtemelen.

Saat gece yarısını vurduğunda onu şiddetli bir şekilde sarstım. Yavaşça gözlerini açtı. Gözleri hala siyahtı. Beni pek net göremiyor gibi bakıyordu.

Kara AyWhere stories live. Discover now