Ölü Kız Arkadaş

497 48 12
                                    

Sabah Başak'ın hıçkırıklarıyla uyandım. Gözümü açtığımda yatağın dibindeydi. Ellerini yüzüne kapatmıştı. Hemen kalktım ve omzunu tuttum.

"Başak kötü bir şey yok değil mi?"

Üzgün olduğunu biliyordum ama bu kadar şiddetli ağlaması normal değildi. Tüm vücudu sarsılıyordu. Hemen bileklerine, saçlarından görebildiğim kadar boynuna baktım. Bir yerine bir şey olduğundan endişelenmeye başlamıştım.

"Ne oldu söyle!"

Ellerini yüzünden çekmeye çalıştım. Zar zor ağzından bir kaç kelime döküldü.

"Selim... Ölmüş."

Bunu beklemiyordum. Samimiyetsiz bir şaka gibiydi. Başak’ın haline bakılırsa korkunç bir gerçekti. Aklıma onlarca soru hücum etmeye başlamıştı. Nasıl ölmüştü? Hasta falan mıydı? Sanırım Başak konuşacak durumda değildi. Akıllı telefonumu elime alıp adını ve soyadını arattım. Ekrana bir sürü Selim Hoca’nın resimleriyle dolu haber geldi. Haberlere göre korkunç bir cinayete kurban gitmişti. Polis soruşturma başlatmıştı. Cesedinin saat kaçta bulunduğu yazıyordu ancak nerede bulunduğu yazmıyordu.

Facebook'ta okulla alakalı tüm gruplar anma töreni etkinlikleriyle dolmuştu. Telefonu kapattım ve bir süre Başak’a sarıldım.

Bir saat boyunca yatakta birbirimize sarıldık. Sonra ayağa kalktı ve öylece boşluğa bakmaya başladı.

“Başak cenazeden sonra okulda anma töreni gerçekleşecekmiş. İstersen ona karşı son görevimizi yerine getirelim.”

“Ben… Onu sevmiştim.” Tekrar hıçkırıklara boğuldu. Yine sarıldım. Anma törenine gitmek çok iyi bir fikir olmayabilirdi ancak sonra gitmediği için pişman olmasını da istemezdim. Ama onu yalnız bırakmayacaktım.

“Hadi gidelim.” dedi göz yaşlarını silerek.

“Ciddi misin?” dedim.

“Gayet ciddiyim.” dedi ve hızlıca hazırlanmaya başladı. Aklımı okumuştu galiba.

Yoldayken Deran aradı.

“Nasılsın aşkım?”

“Selim Hoca’nın cenazesine gidiyoruz.”

“Ne oldu ki Selim Hoca’ya?”

“Haberin yok mu? Ölü bulunmuş.”

“Gerçekten mi? Çok üzüldüm." Dedi ama sesi her zamanki gibi duygudan yoksundu. "Aşkım bizim acilen şehir dışındaki bir akrabımıza gitmemiz gerekti. Bir hafta yokum.”

“Olamaz. Bu hiç iyi bir haber değil.”

“Evet bir hafta görüşemeyeceğiz. Ben de üzgünüm.”

“Gitmeden görüşelim?”

“Yola çıktık bile.”

“Neyse canım. Şimdi kapatmalıyım. Sonra araşırız.”

Başak’ın yanında daha fazla sevgili muhabbetine devam etmek istemiyordum. Deran Selim Hoca’nın ölümünü büyük bir soğukkanlılıkla karşılamıştı. Bu haberi bilmediğine göre sosyal medyayı çok fazla takip etmiyor olmalıydı.

Okula geldiğimizde bölümün önünde büyük bir kalabalık toplanmıştı. Serin ve bulutlu hava, ortama ayak uydurmayı kolaylaştırıyordu. Bir çok öğrencisi çok üzülmüş görünüyordu. Kızların hemen hemen hepsi gözyaşı akıtıyordu. Ağlamayanların da en azından gözleri yaşarmıştı. Diğer hocalar çıkmış onunla ilgili konuşma yapıyordu. Yakalarımıza iğnelememiz için resmini verdiler. Başak hıçkırıklarını tutamıyordu. Çoğunlukla ona sarılıyordum.

Kara AyWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu