16.Bölüm

2.6K 185 251
                                    

Selamm! Okumaya geçmeden önce vote ve yorum yapmayı unutmayın lütfen<3

Hikâyelerim ile ilgili bilgi, alıntı almak için Instagram gmzcllk Twitter Gmzcllk1 hesaplarını takip edebilirsiniz.

Ahmet Şafak, Neyleyim

16.Bölüm

Gördüklerimin yanlış olmasını o kadar çok isterdim ki... Hatta hayata dair şansımın hepsini bu an için kullanabilirdim.

Ah, şansız biri olduğumu unuttum. Bunu unutmamam gerekiyor biliyorum. Bana doğru tüm öfkesi ile gelen Yusuf ağanın bakışları beni ürkütsede kendime gelmeyi başarmıştım. Geri geri attığım adımların bir yere takılmaması için önüne dönerek koşmaya başladım.

"Roya!" Diye bağıran Dilşah'ın sesiyle arkama doğru baktım. Korku dolu gözlerle bana doğru geliyordu ancak ben durmak yerine koşmaya devam ediyordum.

"Cihangir'i ara! Dilşah Cihangir'i ara!" Art arda bağırdım ancak anlayıp anlamadığından emin olamıyordum. Kalabalığın uğultusu arasında kaybolmuş olabilirdi sesim. Kalabalık arasında koşuştururken çoğu kişiye çarpıyordum. Bilmediğim bir şehirdi Hakkâri.

Bilmediğim şehirde nereye, hangi tarafa gideceğimi bilmeden koşuyordum. Omuzunun üstünden arkama doğru bakmaya fırsatım bile yoktu. İçimdeki yangın büyük bir top hâlini almış nefesimi keserken içimden lanetler okuyordum.

Bir gülüşüme ömürlük acı yüklemek için gelmişti Yusuf Ağa, buna emindim.

Titreyen ellerimi elbiseme sürerek boşalmış sokaklarda nereye gideceğimi bilemden koşmaya devam ettim. Göğüsüm düzensiz nefeslerimin acısıyla kasılıp duruyordu. Boğazım kurumuştu, buz gibi havanın yüzüme vuruşuyla yüzümün kızardığını hissediyordum. Şimdi ne olacaktı? Nasıl baş edecektim ben?

Neden hep bu son dediğim anda, hayatım başa sarıp duruyordu.

"Karadağ kızı!" Duyduğum gür sesle koşmaktan sızlayan adımlarım hızla kesildi. Öne doğru hırçınlıkla savrulan saçlarımın arasından aldığım büyük nefeslerle birkaç saniye durdum. Hafif bükülmüş sırtımı yavaşça dikleştirdim. Görüşümü kapatan saçlarımı geriye doğru çektim. Koştuğum için yüzümün, boynumun kızardığını hissediyordum. Başımı arkama doğru çevirdim usulca.

Celladım tam karşımdaydı. Biraz uzağım da birkaç adamıyla bana bakıyordu. Siyahlar içine hapsedilmiş bedeni aldığı nefeslerle yükselip alçalıyordu. Uzun, siyah saçları alnına bir bir dökülmüştü. Heybetli bedeninde çöküntüler meydana gelmişti. Ela gözlerinin derinine bakınca sertçe yutkundum.

"Benden kaçacağını mı sandın?" Sesinde hissedilebilir öfke benliğimi sarstı. Kızgındı. Bana, ona yaşattığım utanç için kızgındı ancak ben de kırgındım.

Kızgın ve kırgın.

Yüzümde beliren tebessümle burnumu havaya diktim. "Sanmadım Yusuf Ağa, Kaçtım."

Çatık kaşları daha da çatılması mümkünmüş gibi alnına doğru uzandı. Alçalıp yükselen göğüsü anlık bir duraksama yaşadı. Ela gözlerinde alay eden pırıltılar, kızgın bir lava dönüşünü an beyan gördüm.

ROYAWhere stories live. Discover now