#4

310 18 11
                                    

Sabah ısrarla çalınan zilin sesine uyandılar. Damla bütün kedileri misafir odasına sakladıktan sonra aşağı indi. Bu saatte kim olabileceğini bilmiyordu ama kapıyı açtığında, karşısında teyzesinin koluna girmiş Burak'ı da beklemiyordu.

"Daha karga bokunu yememişken siz ne yapıyorsunuz?" diye sordu onlara. Bir eliyle kapıya yaslanmışken diğeri ile çapaklı gözünü siliyordu.

"Saat on oldu hanfendi. Bütün gece uyumadığın için sabah kalkamıyorsun, sonra kalkıp bize çatıyorsun."

"Gülhan Teyze, bırak şunu ya. Ben dedim sana kalkmaz diye, bak." dedi Burak halinden memnun. Kadının "Teyze deme ayol, abla de, abla." demesi üzerine birlikte güldüler.

Tüm bunlar olurken uykusunu atmaya çalışan Damla onları izliyordu. "Bir şey soracağım." dedi onların orta oyunu gibi diyaloglarını keserek. "Teyze; hadi bu Burak mal, gelir abidik gubidik konuşur. Sen ne ayaksın?" dedi kız çok ciddi bir şekilde.

"Aah, öyle denir mi kız?" dedi Teyzesi ve elinin içini kızın ağzına vurdu. O hâlâ ağzını ovarken "Sen ona bakma Burak'cığım, uyku sersemi o."

"Alıştık artık, Gülhan Abla." dedi ve uzanıp hâlâ ağzını ovan kızın zaten karışık saçlarını iyice karıştırdı. "Küçük müçük ama kaplan gibi arkadaşım benim."

"Sen kime küçük diyorsun, hm?!" dedi Damla elini iterek. Söylediği cümleyi sonradan farkedince yanakları alev almıştı. Kafasını kaldırıp üst kayı görebilecekmiş gibi tavana bakarken "Acaba duymuşlar mıdır?" diye düşünüyordu.

"Üff, sizin atışmanızı çekemem. Burak Oğlum, bu Bıcırık sana emanet. Ben enişteni kaldırmalıyım daha, hadi görüşürüz." dedi ve hızlı adımlarla evine yöneldi.

Onun arkasından bakarken iyice gerindi. Kapıyı Burak'ın yüzüne kapatıp üst kata çıkarken, uyanmıştı.

"Ben çıkıyorum, siz de ne yapacaksanız yapın ama evden çıkmadan önce beni aramak zorundasınız." dedi kafasını misafir odasına uzatırken. Pein ona öldürücü gözlerle bakıp "Çocukmuşuz gibi davranmana gerek yok, sadece bedenimiz kedi." dedi.

"Her. Neyse." dedi odasına yönelirken."Numaram telefonun yanında."

Akşamdan hazırladığı kıyafetleri alıp lavaboya gitti. Hasır plaj çantasını alıp evden çıktığında, saçlarını tutan kurdeleyi düzeltiyordu.

"Nerede kaldın ya," diye sitem etti Burak. "ağaç ol...dum." dediğinde üstündeki kıyafete bakıyordu.

"Ne var? Deniz Tanrısının simgesi bu." dedi üstündeki su yeşili bol tişörtü göstererek.

"Poseidon'un simgesi olduğunu biliyorum Salak, sana ben aldım onu."

"O zaman kombini mi beğenmedin, Nurella'm?" dedi kız sinsi bir gülümsemeyle. Sonra ellerini kot şortun cebine soktu. "Bununla uyumsuz olduğunu biliyorum ama en rahat şortum b-Hey!" lafı onu zorla eve doğru iten Burak tarafından kesildi.

"Fikrimi değiştirdim, evde oturacağız." dedi omzu üstünden arkaya bakarken.

"Neden ya? Ayakkabılarımı bile bağladım!" derken çocuğun omzunu dürtüyordu. "Hem biliyorsun bağlamam da çözmem de yarım saat sürüyor."

"Ben çözerim, Damla. Sen içeri gir."

"Ama hâlâ nedenini söylemedin?" dedi kız ama anahtarı kilide takıp çevirmişti. Ona adıyla seslendiğine göre, yine bir "Geri-Dönülmez-Burak-Hükmü" ile karşılaşıyordu.

Nihayet içeri girip ayakkabıları da çıktıktan sonra Damla, Burak'a salonda oturmasını söyleyip üst kata çıktı. Millet çoktan uyanmış, gerirmiyor ve esniyordu. Damla da bu manzara karşısında esnedi. Onu gören Konan kedi kaşlarının birini kaldırarak "Bir sıkıntı mı oldu? Dışarıda olacaksın sanıyorduk." dedi.

NekotsukiWhere stories live. Discover now