43🕯️ "Kalp tutulması"

En başından başla
                                    

Titriyordu. Hayatında bir kez olsun böyle itiraf almış mıydı bilmiyorum ama ben son derece samimiydim ve bu yaşaran gözlerinden açıkça anlaşılıyordu.

Sustum. O da sustu. Bir süre birbirimize bakmadan öylece durduk. İkimiz de yere bakıyorduk ve büyük ihtimalle anın şokunu yaşıyorduk. Daha önce hiç yapmadığım bir şeydi, daha önce hiç yaşamadığı bir şeydi.

Dakikalar geçti üstünden ve sesi olan tek rüzgar oldu. Gözlerimi hafifçe ona kaldırdım hala daha yere bakıyordu. Umutsuz bir hali vardı. Kımıldamadan öylece dururken asla yerinden ayrılmayacakmış gibiydi.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

Yeniden konuşmayı açan ben olmuştum. Gözleri beni buldu ama hemen cevap vermedi. Bir yere bir bana giden bakışlar yeniden beni bulduğunda "Ne dememi bekliyorsun?" diye sordu.

Ona baktım. Kızmış mıydı? Üzülmüş müydü? Yüzünde bir ifade yoktu. Haris gibi de değildi. Ciddi ve ağzından çıkacak her şey yüz de yüz doğru gibiydi.

"Teşekkür mü edeyim beni sevdiğin için yoksa sorgulayım mı sevgini? Sana mı geleyim yoksa seni kendimden mi iteyim? Gir kalbime mi diyeyim yoksa kalbini mi söküp alayım? Ben sana ne diyeyim şimdi?"

Gözlerim her cümlesinde daha da efkara bürünürken akan birkaç damla yaş çeneme doğru süzüldü.

"Hacer ben senin için doğru kişi değilim."

Sadece çok ciddi meselelerde Hacer derdi ve bu hitap şeklinden nefret ediyordum. Hiçbir ümidin olmadığı bir ses tonu takınır, mümkünse beni ikna etmek için çabalar, değilse de olduğu gibi bırakırdı.

"Doğru kişi olup olmaman umrumda değil."

"Benim umrumda ama," dedi sesini yükselterek. "Ben her gün seni düşünmek istemiyorum."

Sözü kalbime bir hançer gibi saplandı.

"Ben bencil yetiştim anlıyor musun? Tek bildiğim şey hayatta kalmak. Tek bildiğim kendim. Kendimi düşünürüm, kendimle yaşarım, kendim için savaşırım."

Gözyaşlarım durdu. Onu dinliyordum.

"Başka biri olsan gerçekten bu kadar önemsemezdim ama sen iyi birisin, benim için kendini heba etmene dayanamam."

Bir kere daha aktı gözyaşlarım. Elimin tersiyle sildim ama devamı geliyordu.

"Birini sevmek suç mu ki?" diye sordum iç çekerek.

"Beni sevmek suç."

Yaş dolu gözlerle ona baktım.

"Ben baştan başa suçum göremiyor musun? Adımımı attığım yer pisliğe batıyor. Bir bataklıkta parmak uçlarıma basa basa yürüyorum. Nasıl senin elinden tutup aynı yola sürüklerim?"

"Ben senden karşılık beklemiyorum ki," dedim, ama inanmadı.

"Bu ne ya?" dedi terası göstererek. "Madem karşılık beklemiyorsun burada ne işimiz var? Normal birisi olsam gelir seni öper koluma takıp inerdim buradan. Sonra çıkmaya başlar gece gündüz konuşur en sonunda evlenir çoluk çocuğa karışırdık. Çocukların isimlerini de hayal ettin mi bari?"

Cevap vermedim, canım sıkılmıştı.

"Daha önce de dedim. Bin kere dedim. Bir milyon kere derim senin için. Yeter ki benim yüzümden üzülme."

Gözlerimi ona kaldırdım. Sesini alçalttı ve kaşlarını kaldırarak "Benden uzak dur," dedi. Daha önce de dediği gibi, gel dediği gibi, hep de diyeceği gibi. "Ben senin o temiz kalbine giremeyecek kadar kirli biriyim. Her adım atışımda lağım kokulu ayak izleri bırakırım. Temizlemeye gücün yetmez güzelim."

PROFESYONEL  [F•]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin