19

2.1K 228 192
                                    

"Andre'nin eski arkadaşlarından biriyle tanışmak çok güzel." dedi Jack dolaptan iki tane kupa indirirken. Arkasını dönüp gülümseyince Harry de kendini gülümsemeye zorladı.

"Çocukluğu hakkında hiç konuşmuyor, kapalı kutu gibi." Buzdolabının yanındaki dolaptan iki tabak çıkarıp kruvasanları koydu. Eşyaların yerlerini bilmesi Harry'i daha da huzursuz ediyordu. Bacaklarını kendine çekip kollarını etrafına sardı, bugün derhal bitmeliydi yoksa kendini camdan atacaktı.

"Belki sen bana bir şeyler anlatabilirsin." dedi Jack kupaları ve tabakları masaya koyup kendisi de oturunca.

Harry, Draco ile olan geçmişini düşününce midesinin bulandığını hissetti. Draco Malfoy'un o Draco Malfoy olduğunu unutuyordu çoğu zaman ve hatırlamak iyi gelmiyordu.

"Pek yakın sayılmazdık," dedi yerinde kıpırdanarak. "Anlatabileceğim çok bir şey yok."

Jack üzüntüyle omuzlarını düşürdü. Pembeleşmiş yanakları ve kıvır kıvır kumral saçlarıyla çok... sevimli görünüyordu?

"Olsun," dedi gülümseyerek. Kruvasanı gösterdi. "Tadına baksana."

Harry yavaşça tabağı önüne çekerken devam etti. "Biz yapıyoruz. Alt sokaktaki pastaneyi işletiyoruz kardeşimle. Andre de sık sık uğrar, o şekilde tanıştık zaten."

Harry midesinin bulanmasına rağmen ayıp olmasın diye birkaç ısırık aldı. "Çok güzel gerçekten." dedi lokmasını yuttuktan sonra.

Draco'yu ilk gördüğü zaman -takip ettiği zaman- uğradığı pastaneyi hatırlar gibi oldu. Jack'in bahsettiği yer de orası olmalıydı.

Kahvelerini sessizlik içinde içtiler. Harry ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu, bir şey söylemek istemiyordu da. Jack iyi biri gibi görünüyordu zaten sıkıntı da buydu. Draco'nun hoşlanabileceği biriydi. Yakışıklıydı, kibardı, tatlıydı. Çok güzel tatlı yapabiliyordu bir de bunlar yetmezmiş gibi. Harry onunla kıyaslanamazdı.

"Ben artık kalkayım." dedi Jack. Modu düşmüş gibi görünüyordu. Harry bir ruh emici gibi adamın hayat enerjisini emdiğini düşündü.

"Bir saat içinde getiririm Cassandra'yı."

"Tamamdır."

Jack köpeğin tasmasını takarken ona baktı. "Bizimle gelmek ister misin?"

Harry kesinlikle istemezdi. "Teşekkür ederim ama bir yere gitmem gerekiyor." diyerek bahane uydurdu ensesini kaşırken.

Jack gülümsedi. "Başka zaman o zaman." Harry de gülümseyerek kafasını salladı.

Jack köpeklerle birlikte asansöre binmeden önce son kez Harry'e baktı. "Bende anahtar var, Cassie'yi bırakırım. Sen rahatça işini hallet."

Harry bir şey söyleyemeden asansörün kapısı kapandı. Söyleyecek bir şeyi de yoktu. Kapıyı kapatıp salona geçerken dehşet içindeydi. Draco, Jack'e evin anahtarını vermişti. Harry sinirle koltuğa oturdu. Sözde bu evde yaşayan oydu ama onda bile anahtar yoktu!

Koltuğun yanındaki sırt çantasına uzandı ve şu an ihtiyacı olan küçük şişeyi bulma umuduyla elini daldırdı. Kalbinin kırıldığını hissediyordu ve bu hiç hoş değildi.

Sonunda eline çarpan cam şişeyi tutup çıkardı. Bu güçlendirilmiş bir uyku iksiriydi. Hermione yola çıkmadan kuzgun saçlıya bolca yapmıştı. Diğer uyku iksirleri artık etki etmediğinden Harry son çare bundan içerdi. Çok ağır bir karışımdı bu. Uyandıktan sonra başını ağrıtırdı, midesini bulandırırdı, hatta bir keresinde saatlerce tuvaletten çıkamamıştı. Yine de şu an hissettiklerinden kaçmanın tek yolu bu ise, katlanabilirdi.

silence | drarryWhere stories live. Discover now