13

2.1K 219 50
                                    

"Burası mutfak, zaten biliyorsun." Draco onay almak için ona bakınca Harry kafasını salladı. Mutfağın kapısını geçip ilerlemeye devam ettiler.

"Burası da benim odam." Koridorun sonundaki kapıyı birkaç saniyeliğine açıp Harry'ye inceleme fırsatı vermeden çabucak kapattı. Harry onun bu haline gözlerini devirdi, böyle yaparak sadece daha çok merak uyandırıyordu. Yine de bir şey söylemedi.

"Senin odana geçebiliriz istersen." Draco gergince ona baktı. Otelden çıktıklarından beri Harry'nin ağzından tek kelime bile çıkmamıştı ve bu da zaten gergin olan sarışın adamı daha da geriyordu.

Harry yine konuşmadan kafasıyla onaylayınca sıkıntıyla iç çekti ve koridorun diğer ucuna, salona doğru ilerlemeye başladı.

"İstediğin gibi düzenleyebilirsin." diye mırıldandı kapıya yaslanırken.

Harry odanın içine girip çantasını yere bıraktı ve koltuğa oturdu. "Böyle kalabilir mi?" Sesi o kadar kısık çıktı ki kendisi bile zor duydu. Bu Draco için önemli değildi tabii, onu anlamıştı. "Elbette, nasıl istersen." diye cevap verdi biraz şaşkınlığın karıştığı sesiyle.

Harry, Draco'nun yanında olmayı en çok bu yüzden seviyordu. Anlaşılmak, sesini duyurmak, kabul görmek için hayatı boyunca yüksek sesle konuşmak, bağırmak zorunda kalmıştı ama Draco'nun yanında bunlara gerek yoktu. Sarışın adam -mecburiyetten de olsa- Harry'nin dudaklarından çıkacak kelimeyi bekliyordu. Harry Potter suçlu hissetse de bundan zevk almaktan kendini alıkoyamıyordu.

Draco boğazını temizleyip yaslandığı kapıdan ayrıldı. Harry'nin biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var gibi görünüyordu. "Ben Cassandra'yı yürüyüşe çıkartacağım." dedi vestiyerden ceketini ve köpeğinin tasmasını alırken. "Evinde hisset."

Harry ona zorla gülümsedi. Evinde hissetmek. Harry salonu kendi odasına çevirmek istememişti çünkü burasının Draco'nun salonu olarak kalmasını istiyordu. Draco'nun evinde, Draco'nun salonunda, Draco'nun kitaplığının karşısında, Draco'nun koltuğunda uyumak istiyordu. Eninde sonunda istemese bile buradan gitmek zorunda kalacaktı, biliyordu. Draco'nun evinden gitmek onun için daha kolay olacaktı, en azından o öyle düşünüyordu. Burada bir süreliğine sadece misafir olarak kalmalıydı.

Sırt çantasının derinlerinden telefonunun çaldığını duyunca telaşla ayağa kalktı. Numarası bir tek Hermione'de vardı ve Harry ondan sadece önemli durumlar için arayacağı sözünü almıştı. 8 yıldır da sözünü tutuyordu, Harry'nin telefonu sadece Hermione'nin hamile olduğunu fark ettiği zamanlar çalmıştı. Onun dışında Harry onu arıyor, düzenli olarak haberleri alıyordu.

Draco'ya yapılan büyüyü sorduğu için Hermione'den arama bekliyordu aslında ama yine de içine dolan endişeye engel olamamıştı. Telefonu tutan sağ eli titremeye başlayınca diğer eline alıp açtı. "Hermione?"

"Merhaba, Harry." Kızın sesi mesafeliydi. Harry dünyanın öbür ucuna da gitmişti ama Hermione'den hiç bu kadar uzak olduğunu hissetmemişti.

"Sorduğun büyüyü arşivden de araştırdım. Direkt olarak işitme kaybına yol açan öyle bir büyü yok. Kulağa denk geldiği için hasar vermiş olabileceğini düşünüyorum."

Harry alacağı cevaptan çekinerek sordu. "Sence bir tedavisi olabilir mi?"

Hermione bir süre sessiz kaldıktan sonra derin bir iç çekti. "Bana bunu neden sorduğunu tahmin edebiliyorum Harry," sesi öncekine göre daha yumuşaktı. "Her büyücünün kaydı tutuluyor biliyorsun. Özellikle ölüm yiyenlerin."

Hermione'den bir şey saklayamayacağını biliyordu yine de bu kadar erken fark edilmek onu şaşırtmıştı. O sessiz kalınca kız devam etti.

"Sana inanamıyorum." Harry sımsıkı gözlerini kapattı. "Bizim yanımızda olmayı bu kadar istemezken Malfoy'un yanında olmana inanamıyorum. Bizi geçtim, Teddy'i bile mi düşünmüyorsun?"

Harry'nin kalbi çocuğun adını duymasıyla sıkıştı. Elbette ki düşünüyordu, düşündükçe de içinden çıkamıyor, kıvranıp duruyordu.

"Yıllarca herkese seni savundum ama artık bana savunabileceğim hiçbir şey vermiyorsun."

Harry konuşma yetisini kaybetmiş gibi sadece dinliyordu. Kızın sözleri kalbindeki ateşi daha da harlıyordu.

"Malfoy sorularına benden daha iyi cevap verecektir." Hermione burnundan bir nefesle güldü. "Böylece bana ihtiyacın da kalmıyor."

"Hermione-"

"Hoşçakal Potter."

Harry yüzüne kapanan telefonu kulağından indirip yere fırlattı. Remus çocuğu yaparken Harry'ye mi sormuştu? Hadi yaptı diyelim, hangi akla hizmet Harry'den vaftiz babası olmasını istemişti ki?

Böyle düşündüğü için kendinden tekrar nefret etti ve içinden Remus ve Nymphadora'dan özür diledi. Yine de Remus hayatının hatasını Harry'den vaftiz baba olabileceğini düşünerek yapmıştı, bundan emindi. Harry'den hiçbir şey olmazdı.

Yumruklarını bacaklarının arasına saklayıp cenin pozisyonunda koltuğa uzandı. Keşke yok olup gidebilseydi, herkes için en iyisi bu olurdu.

Dakikalar sonra kapıdan gelen seslerle doğruldu. "Hey," Draco endişeyle seslendi. Neden onun bıraktığı halinden de kötü olduğunu anlayamamıştı. Gözü yerdeki telefona takıldı, derin bir nefes verip Harry'e baktı. "Kahvaltı ister misin?"

Harry gözleri dolarak kafasını aşağı yukarı salladı. Büzülmüş dudakları ve küçülmüş omuzlarıyla oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi görünüyordu. Draco bu görüntünün içini titrettiğini hissetti. Ona daha fazla bakamayarak mutfağa ilerledi.

Harry'nin içindeki öfke yerini saf acıya bırakıyordu. Yıllardır yol iz bilmeden dünyayı geziyordu ama hiç bu kadar kaybolmuş hissetmemişti.

------------------

mal gibi bir bölüm çünkü ben de malım

silence | drarryWhere stories live. Discover now