17

2K 226 105
                                    

"Şiştim!" 

Harry karnını tutarak sırtını koltuğa yasladı. Draco peçeteyle ağzını silerken ona onaylamaz bakışlar atıyordu. Kendi pizzasını bitirmiş üstüne sarışın adamın yiyemediği üç dilimi de yemişti. 

"Sonunda doydun," dedi gülerek Draco. "Beni de yiyeceğini düşünmeye başlamıştım."

Harry gözlerini kısıp Draco'yu baştan aşağı süzdü. "Eh," dedi dudak büzerek. "Zorunda kalırsam yiyebilirim ama pek lezzetli görünmüyorsun." 

Draco abartılı bir şaşkınlıkla omzuna vurdu. "Gayet de lezzetliyim bir kere!"

"Tadına bakmadan bir şey söyleyemem."

Draco ona göz devirip sehpanın ucundaki şişeye uzandı ve boşalan bardaklarını doldurdu. "Merlin," diye mırıldandı boşalan şişeyi sallayarak. "Üçüncü şişeyi de bitirmişiz." 

"Bitirmişiz değil Malfoy. Sen iki-üç kadeh içtin sadece."

"Yarın işe gideceğim Potter. Seninki gibi bir boş bir hayatım yok maalesef." 

Harry onu duymamazlıktan gelerek "Bir şişe daha getireceğim," diyip ayaklandı ama başının dönmesiyle koltuğa yığılması bir oldu. 

"Bugünlük yeter zaten çok yedin kusmanı istemiyorum." Harry elini sallayarak onu susturmaya çalıştı ama Draco devam etti. "Üstelik geç olmuş birazdan yatarız."

"Ne?" Harry şokla duvardaki saate baktı. "Saat daha 11!" Niye bağırıyor bilmiyordu ama kendine engel olamıyordu. 

"Yarın erken kalkacağım." 

Harry ona şaşkınlıkla bakmayı sürdürüyordu. "Bu kadar sıkıcı olduğuna inanamıyorum."

"Pekala," dedi Draco iç çekip. "Ne yapalım bir önerin var mı?"

Kuzgun saçlı, gözlerini tavana dikip birkaç saniye düşündü. "Birbirimize soru soralım," dedi Draco'ya dönüp. "İstediğimiz her şeyi sorabiliriz. Sadece üç pas hakkımız olacak." Draco ile konuşmak istiyordu ve bu iyi bir fırsat olarak görünmüştü. 

Draco hah'ladı. "Bana sıkıcı diyene bak." 

"Senin teklifin yatıp uyumaktı Malfoy!"

"Her neyse. Sarhoşluğundan faydalanayım bari." 

"Kim sarhoşluğu?"

Draco Harry'nin saçma sorusuna göz devirip koltuktan kayıp yere oturdu, Harry de onu takip etti. Birbirlerine dönüp birkaç saniye bakıştılar. Harry başlama sırasını Draco'ya verince sarışın adam düşünmeye başladı. 

"Dişi Weasley ile aranda ne vardı?"

Harry şaşkınlıkla güldü. "Aklına ilk gelen bu mu oldu gerçekten? Ne alaka?"

Draco omuz silkti. "Cevaplamak zorundasın."

"Teknik olarak zorunda değilim ama pas haklarımı harcamak istemediğim için," Biraz duraksadı. Kız aklına gelince içini yine suçluluk duygusu kaplamıştı. 

"Savaşa kadar bir ilişkimiz var gibiydi, birbirimizi zaten çok göremiyorduk ama birbirimizden hoşlandığımızı düşünüyorduk." Derin bir nefes aldı. "Savaştan sonra işler değişti. Birbirimize daha çok vakit ayırabilince aslında düşündüğümüzden çok farklı insanlar olduğumuzu gördük." 

Draco'nun yüz ifadesi değişti. "Bu yüzden mi Londra'yı terk ettin?" diye sordu kısık bir sesle. 

Harry yüzünü buruşturup kafasını iki yana salladı ama cevap vermedi. "Benim sıram!" dedi heyecanla kıpırdanarak. "Yeniden duyabilmen için bir yol var mı?" Hermione söylediğinden beri bu ihtimal aklında dolanıyor ve onu rahatsız ediyordu. Fırsatı kaçırmak istememişti.

Draco "Pas." dediğinde hayallerinin kırılma sesini duyduğuna yemin edebilirdi. İtiraz etmeye hazırlanmıştı ki sarışın adamın huzursuz olduğunu görüp vazgeçti. Pes etmemişti, sadece erteliyordu. 

Draco "Sıra bende." diye mırıldandı. "Neden bütün olanların sorumlusu senmişsin gibi hissediyorsun?"

Harry bu soruyla donup kaldı. Gözlerinin önüne gelen görüntüler canını acıttı. Hermione, Ron, Teddy, Sirius ve Lupin, annesi ve babasının gülümseyen fotoğrafları, Fred, Dumbledore, Dobby, Deli-Göz ve diğerleri... Gözlerinin önünde tekrar tekrar can veriyorlardı ve bu Harry'ye ölüyormuş gibi hissettiriyordu.

Göğsünün üstüne binen ağırlıkla nefesinin kesildiğini hissetti. Hepsi Harry'i korurken can vermişti, Harry buna değmezdi ki! Gözleri de kararmaya başlayınca Draco'nun koluna tutundu. Sarışın adam bir şeyler söylüyordu ama anlayamıyordu. Beyninin içi çok gürültülüydü, yine içerde herkes kavgaya tutuşmuştu. 

"Malfoy..." Yardım et.

"Geçti Potter, tamam. Geçti" Draco ona sarıldı ve saçlarını okşamaya başladı. Zangır zangır titreyen Harry onu korkutmuştu. 

Birkaç dakika sonra kuzgun saçlının nefesleri düzene girince Draco onu kendinden ayırdı ve yüzünü ellerinin arasına alarak gözlerini birleştirdi. 

"Özür dilerim Potter, ben böyle olacağını bilsem sormazdım."

Harry yorgunlukla gülümsedi. "Pas." 

Draco gülümsedi. Harry yıllardır panik atak geçirmeye alışmıştı ama bu kadar hızlı ilk defa sakinleşiyordu. Draco'nun hala yanaklarında olan ellerini tuttu ve hafifçe ona yaklaştı. Düşünerek hareket etmiyordu. Sarışın adama adeta çekiliyordu. 

Aralarındaki mesafe kapanınca Harry son kez buz grisi gözlere baktı. Hala titreyen sağ eliyle Draco'nun önüne düşmüş bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı. Konuşup bu anı bozmaktan korkuyor gibiydiler. Sarışın adamın yutkunması sessizliği bozunca Harry gülümsedi ve daha fazla beklemek istemeyerek dudaklarını birleştirdi. 

Draco'nun dudakları yıllardır ihtiyacı olan tek şeydi sanki. Susuzluktan ölmek üzereyken ağzına dayatılan bir şişe su gibiydi, cayır cayır yanarken söndürülmek gibiydi. Hem heyecandan ölecek gibi hem de oldukça sakin hissediyordu. Draco'nun ikilemleri diye düşündü. Harry dudaklarını hiç hareket ettirmeden onunkiler üstünde tutarken cennette gibiydi.

Sonra o cennetten kovuldu. 

Draco onu omzundan ittirip uzaklaştırınca şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Sarışın adam Harry'nin bir şey demesine izin vermeden kalktı ve odasına gitti. 

Harry her şeyi mahvettiğini biliyordu.

Yine de kısa süreliğine de olsa kendine mutlu olma izni verdi. 

--------------

allahım bismillah




silence | drarryWhere stories live. Discover now