41. Bölüm / Kaybediş

En başından başla
                                    

"Ya bırakın beni, Allah kahretsin sizi bırakın" diye ağlamam arasında bağırdım.

İçimi dolduran iğnenin sıvısı anında etki göstermeye başlamış, her yerimi uyuşturmuştu. Kollarım çırpınmayı bıraktı, doktorlar da kolumu tutmayı bıraktı.

Ayaz yanıma gelerek ellerini saçlarıma götürerek "Geçecek güzelim." Dedi. "Şuanda sadece biraz uyuman gerekli, iyi olman için."

Yorgunlukla başımı hafifçe olumsuz anlamda sallayarak "Ayaz uyumak istemiyorum." Dedim.

Ama sözlerimin aksine gözlerimle savaş veriyordum kapanmamaları için.
"Bebeğimiz gittimi şimdi?" Diye ayık olmayan bir dille mırıldandım.

Saçlarımı okşaması daha çok gözlerimin kapanmasına sebep oluyordu. Ve en sonunda gözlerim dayanamamış, tamamıyla kapanmıştı.

Üzerimden tırlar geçmiş gibi his yaratan yorgunlukla gözlerim açılmaya başlamıştı. Başımın ağrısı sanki günlerdir uyuyormuşum gibiydi.

Odanın ışıkları kapalı olsada yan pencereden güneş ışınları gözlerimi acıtmıştı. Yüzümü buruşturarak yataktan doğrulmaya çalıştım, bu sırada yan tarafta oturmuş gözleri açık bir şekilde bir tarafa doğru odaklanan Ayazı gördüm.

Uyumuyordu ama bir yandan da uyuyor gibiydi. Öyle dalmış olacak ki, benim kalktığımı bile fark etmemişti. Bir süre yüzünü incelediğimde gerçekten de çökmüş olduğunu gördüm. Onu bu şekilde görmek canımı çok daha acıtmıştı.

Bedenimde anlamlandıramadığım bir sakinlik vardı. Şuan da bağırıp çağırıp Ömerin yanına gitmem gereksede, kendimi bunun için bile o kadar yorgun hissediyordum ki.

Sonunda kuruyan boğazımı temizleyerek "Ayaz" diye seslendim. Yerinde hafifçe sıçrayan Ayazın gözleri beni buldu.

"Bade" diye hızla konuşup yerinden kalkıp yanıma geldi. "İyi misin?" Diye sordu. İyi olabilir miydim?

Başımı olumlu anlamda sallayarak "Kalkmak istiyorum artık" dedim. Bebeği düşünürsem Ömerin yanına gidemezdim.

"Tamam, bekle doktorlar gelsin. Sonra kalkacaksın." Dedi. Hızla olumsuz anlamda salladım başımı "Hayır Ayaz. Bana o doktorlar iğne yaptı, ben kalkmak istedim beni uyuttu onlar. Tekrardan beni kandıracaklar, uyumak istemiyorum" diye gözlerim dolu dolu konuştum.

"Ştt" diye titrek bir nefesle konuştu. Dudakları yanağımdan akıp giden göz yaşlarımı öptü. Sonrasında dudağıma çok ufak bir öpücük kondurdu. "Kimse seni uyutmayacak. Ömerin yanına gideceksin"

O iyi miydi?

"Ömer nasıl?" Diye sordum. Gözlerini hızla benden kaçırdı. Birşeyler olmuştu, Allah kahretsin ben kaç gündür uyuyordum?

Yüksek bir tonda "Ayaz cevap ver bana." Dedim. "Ömer yaşıyor değil mi?"

Başını sallayarak "Yaşıyor, şimdi sadece biraz uyuması gerekli" Dedi. Durumunu söylemiyordu aptal.

"Durumu nasıl? Su nasıl şuan da iyi mi?" Diye iki soruyu aynanda sordum.

"Su çok yıprandı. Astımı üzerine birde karnındaki bebek yüzünden sakinleştirici ile ayakta duruyor şuanda" dedi. Çok şükür bebeği hala yaşıyordu.

Tam o sırada kapı çalındı, sonrasında açıldı. Ve içeri Emre girdi. Üzerinde doktor kıyafetleri bulunuyordu.

Beni görmesiyle hala inanamıyor bakışlarla bakıyordu bana. Bende böyle bir karşılaşma istemesem de mecburdum gelmekte.

"Kalkmak istiyorum." Dedim Emre girer girmez. Başını sallayarak "İlaçlarını içtikten sonra kalkabilirsin." Dedi.

Sessiz kaldım. Emrede oyalanmadan son kontrollerimi yaptıktan sonra ilaçlarımı verip kalkabileceğimi söylemişti.

YENİDEN SEVEBİLİR MİSİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin