0.5

49 4 0
                                    

Nedenini bilmediğim bir şekilde duygusal olan her şeyi çok seviyorum.

Dizi,film,kitap,müzik.... yani herhangi bir şey.
Sadece duygusal olması benim için yeterli. Direkt moda girebiliyorum.

Ve benim için en önemli olan şey karakterle empati kurabilmek kendimi onun yerine koyabilmek çok hoşuma gidiyor.

Ayrıca bir de şu var girdiğim moddan çıkmak biraz zamanımı alıyor. Yani bir şeyi izleyip, okuyup bitirdiysem bir süre hala onun etkisinde kalıyorum. Sanki orası başka bir evrenmiş ve ben onun içindeymişim gibi. Ama bu duyguyu seviyorum. Zaten etkisine giremiyorsam maalesef sevemiyorum.

Garip olan şu ki bitince boşlukta kalıyorum ve üstünden uzun bir süre geçtikten sonra o diziyi filmi anımsatan bir şeyi görünce duygulanıyorum ve özlediğimi farkediyorum. Yeniden izlemek istiyorum? bilmiyorum acaba sadece bende mi oluyor ama sanki gerçekte olan karakterlermiş ve onlarla yaşıyormuşum da özlemişim gibi içimde garip buruk bir his oluyor. Belki de sadece diziyi izlediğim eski zamanları özlüyorum.

Mesela bir edit fotoğraf veya herhangi bir şey görünce ve merak ediyorum
acaba hayatımın bu dönemini görebilecek miyim? ya da böyle bir dönemim olacak mı? ben olsam ne yapardım? Hiç böyle bir duyguyu tadabilecek miyim? sanırım gereğinden fazla etkileniyordum.

Genelde yazılan çizilen oynanan arkadaşlıklar aile ilişkileri ve aşklar çok da gerçekçi olmuyor doğruyu söylemek gerekirse imreniyorum.

Kafamın içindeki bir sürü düşünceyle boğuşurken babamın yanağımdan makas almasıyla gerçek dünyaya dönmüştüm. Dün gece dizi izlemek uğruna geç yattığımdan ayrıca finalde Alaska'nın ölümüne ağlamaktan gözlerim şiş bir sabaha merhaba demiştim.

" Birileri hala uyanamamış ne düşünüyorsun bakalım şampiyon"

babamın bu lafına gülümsemişken annemden cevap gecikmedi tabii ki.

" Göreceğiz bakalım o şampiyonu yarışta iyi hazırlanmış mı"

derin bir nefes verdim. Daha yemeden doymuştum.

Annemle anlaşamazdık ama herkesin zaman zaman anlaşamayacağı türden değil, hiç anlaşamazdık, nedensiz çocukluğumdan beri bu böyleydi. Aslında nedenini içten içe bilsem de kendime itiraf edemiyordum.

Babamla annem biz küçükken boşanmışlardı. Yani öz babamla. Ama benim için öz babam o değildi. Üvey babama hiç üvey dediğimi hatırlamıyorum, hiç bir zaman öyle hissettirmedi çünkü onu öz babam olarak görüyorum ve gerçekten çok seviyorum.

Bi bakıma annemin benden çok hoşnut olmamasının sebebi de bu. Sonuçta ablam onların aşk meyvesiydi. Sonrasındaysa ben onların evliliğini kurtarmak için dünyaya gelmiştim. Ama sonuç beklendiği gibi olamamıştı.

Ayrıca ablam her zaman annemin istediği biri gibi olmayı başarmıştı. Onun gibi diş hekimliği okumuştu. Ben öyle değildim. Sanat, spor gereksiz şeylerdi onun için. Eğer farklı biri gibi olabilseydim, mesela ablam gibi. Olurdum. Ama ben buyum ve kendimi değiştiremiyorum.

Bu yüzden annem istediğim şeylerde en iyisi olursam yapmamda sakınca görmüyordu. En iyisi ben olmalıydım. En iyisi değilsem uğraşmama değmezdi. Okul notlarımı da yedek plan için yüksek tutmalıydım.

Bazen düşünüyorum acaba ben annemin istediği gibi biri olsaydım, ablamsa mesela diş hekimliği değil de mesele güzel sanatlar fakültesinden bir bölüm okusaydı, işler daha farklı olur muydu? Yine bana böyle davranır mıydı? Yine de ablamı daha çok sever miydi...

Belki de böylesi daha iyiydi. Çünkü onun istediği gibi biri olsaydım ve yine de beni sevmeseydi bu daha çok canımı acıtırdı. Belki de içten içe hiç bir zaman annemin isteklerini değil tam tersini yapmam bu yüzdendi. Cevabını hiç bilmemek çok daha iyiydi.

Düşüncelerimde boğulurken okula varmıştım. İki gün sonra yarış vardı ve stresleniyordum, artık çoktan alışmış olmam gerekirdi ama heyecanımı yenemiyordum. Piste çıkana kadar. Orda her şeyi unuturdum, kendim olurdum. Kaymak beni canlı hissettiriyordu, hayattaymışım, gerçekten yaşıyormuşum gibi.

İlk iki ders ingilizceydi en sevdiğim derslerden biri. En azından güne motivasyonum yüksek başlayacağım gibi.

Kızlar gelene kadar telefonuma baktım sonra biraz sohbet ettik ders başlayana kadar.

———

Öğle teneffüsünde kızlar gelmem için ısrar etse de gitmek istememiştim. Biraz sınıfta kalıp kitap okuyacaktım. Genelde sınıfta ya kimse olmaz ya da tek tük kişiler olurdu. Bu sessizliği değerlendirmeliyim diye düşündüm. Ayrıca yanıma yiyecek bir şey getirmemiştim ve okuldaki şeylerin de çok sağlıklı olduğu söylenemezdi bu kadar az zaman kalmışken beslenmemi bozamazdım. Suyla açlığımı bastırabilirdim eve gidene kadar sonuçta, çok da önemli değildi.

Kaldığım yerden okumaya devam ettim. Daha bir kaç sayfa okumuştum ki önümdeki sıraya yüzü bana dönük bir şekilde Yağız oturdu.

"Selam"    

Bende gülümseyerek aynı şekilde cevap verdim

"Selam"

Aslında o kadar yakın değildik çok arkadaş sayılmazdık o yüzden biraz şaşırmıştım.

"Nasılsın?"

masadaki ayracı alıp kaldığım yerin arasına koyduktan sonra sıraya bıraktım ve cevap verdim.

"İyiyim sen?"      

"İyiyim bende"      derken gözü kitaba çarptı. Kafasıyla işaret etti

"Güzel kitap"

"Evet, öyle daha bitirmedim ama şimdiden çok güzel"

sonra arada bir kaç saniyelik garip bir sessizlik oluştuktan sonra sessizliği bozan o olmuştu.

"Ben aslında kardeşime bakıyordum, seni de sınıfta görünce gelip sorayım dedim nerede olduğunu biliyor musun?"

"He evet Selinle beraber kantine inmiş olmalılar"

"Teşekkürler o zaman ben seni daha fazla rahatsız etmeyeyim daha sonra görüşürüz"

diyerek ayaklandı.

bende aynı şekilde gülümseyip görüşürüz dedim ve el sallayıp sallamamak arasında kalıp ufaktan el salladım.

Açıkçası doğruyu söylemek gerekirse hoş çocuktu yalan söyleyemem ama sonuçta Ece'nin abisiydi. Yani bilmiyorum biraz garip kaçabilir. Kızlar bunu nasıl karşılar emin değilim zaten çok bir iletişimimiz yoktu. Onu çok tanımıyordum sadece beğenmeydi benimkisi.

Sıkıcı ve olaysız bir okul gününden sonra kulaklıklarımı takıp eve dönmüştüm. Kendimi yatağa atıp uyumak istiyordum ama önce kıyafetlerimi değiştirmem gerekti. Sonra da biraz bi şeyler arıştırayım derken uykum kaçmıştı. Okulda hep uykulu olup evde uykumun kaçması hep tuhafıma gider, yine o günlerden biriydi.

Biraz ödev yapayım diye masama oturdum ve akşam olmuştu. Yemekten sonra biraz kuruyemiş alıp yatağımda yeni çıkan diziyi izlemeye koyuldum. Selahattin paşalı'yı kalp atışında Alp olarak görmüştüm önceden. Küçükken ne izlerdim. Bir de aşk101 de oynamıştı. Yeni dizisi ilgimi çekmişti açıkçası.
İntroyu boomerang olarak storyme attım ve izlemeye koyuldum.

Sonra telefonumdan bir bildirim sesi geldi. Ece mesaj atmıştı. Bir uygulama mı ne varmış netflixte aynı anda diziyi izleyip ayrıca sohbet edebiliyormuşsun. Beraber izleyelim dedi o da merak ediyormuş. Sonra aramıza Yağız da katıldı.

Farketmeden nerdeyse sabahlamış ve tüm sezonu bitirmiştik. Gerçekten güzeldi. Ayrıca Ece'nin abisi Yağızla da daha arkadaş gibi olmuştuk sanırım. Çok uykum vardı laptopu kapatım kendimi uykuya bıraktım...

—-

Selam! Uzun bir aradan sonra uzun bir bölüm güzel olur diye düşündüm umarım sıkılmamışsınızdır. Biraz olaysız daha çok karakterin derinine inip içini gördüğümüz bir bölüm oldu. Bir dahaki bölümde görüşmek üzeree❤️

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 12, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

yeni okulWhere stories live. Discover now