"Sidar!" Daha fazla sabrım kalmadığından garaja bir iki adım kala bağırdım. Işığı yanıyordu ve muhtemelen de oradaydı. "Sidar!" Hışımla girdiğim garajın kapısındayken biri tarafından tutulup duvara çarpılmamla inledim ve kim olduğuna bakmaya başladım.

Gerizekalı!

"Bırak beni!" Alayla güldü ve kaşları havalanmış bir şekilde yüzüme baktı.

"Bana gelen sensin?" Sesinden akan soru işareti aramıza aktı. Gözlerinde buraya neden geldiğimi sorgulayan tarafı durup beni izledi. Yosun yeşili gözleri bir kez daha canımı sıktı.

"Uzaklaş benden." Gülümsemesi genişlediği an kalbim göğüs kafesimi daha sert vurdu.

"Üşümüşsün küçük, ısıtmayayım mı?" Kaşlarım öyle bir çatıldı ki uzun bir süre izleri alnımdan gitmeyecekti. "Küçük." Yüzünü bana yaklaştırırken derin bir iç çekti. Sıcak nefesi yüzüme akıyordu ve lanet olsun ki beni farklı etkiliyordu.

Muhtemel saçma hormonlarım ile başa çıkacak dirayetim tam oluşmamıştı.

Boynumda hissettiğim burnu ile kalbim daha şiddetli çarpmaya başladı. Nefesimi tutup benden uzaklaşmasını beklerken minik teması bile karnıma da yapmış olduğu vurgun ile kaskatı kesilmiştim.

"Bebeksi kokun." Fısıldıyor ve nefesiyle boynumu yakıyordu. "Büyüleyici." Burnu yerini dudaklarına bıraktığında bacaklarımın titrediğini hissettim.

Milyon kez lanet olsun!

Elimi göğüsüne attığımda boynumdaki dudağın seğirip ince uzun halini aldığında bu temasıma gülümsediğini fark ettim. Ancak niyetim ona tatlı dokunuşlar sunmak değildi. Hırsla ittirdim. Bunu beklemiyor olduğundan bir iki adım geriledi.

"Küçük beni her geçen gün şaşırtıyorsun." Sinirliydim. Evet etkisi beni yatıştırmış olabilirdi ancak hala da sinirliydim.

"Bana bir açıklama yapmak zorundasın." Elimi saçlarıma atıp geriye attım ve sıcaklamış olduğumdan kendime alan açtım. "Bunu neden yaptın?" Aptal saptal konuşuyor olmasıyla aklımı bulandırması canımı daha da sıkıyordu.

Ben sanki soru sormamışım gibi etrafına bakındı. Son model siyah cipin kapısına yaslanıp ellerini göğüsünde bağladı. Beni baştan aşağı adeta işkence eder gibi ağır ağır süzdü. Göz değil sanki baktığı her yere ok fırlatıyordu.

"Konuş, beni kandırmak bu kadar mı güzel?" Yutkunup ondan bakışlarımı çektim ve cipin kaba tekerleklerine bir süre baktım. Usulca ona baktım beni izliyordu.

"Sidar, niye yaptın bunu? Ben, benden daha kötü bir adamla burun buruna gelecek kadar nasıl bir suç işlemiş olabilirim ki?" Buğulu çıkan sesim boğazımı yakmıştı. Canım sıkıldı ve bakışlarım tamamen yere indi. Aynı yangı gözlerime ve hatta kirpik diplerime de vurunca iyice kötü hissetmeye başlamıştım.

"Bilmem gerekiyor. Ben soğukkanlı gaddar değilim." Sesimin titremesiyle derin bir iç çektim. "Sürekli bunu düşünüyorum. Neden yaptın?" Artık anlatmasam bile beni ne kadar üzdüğü bakınca anlaşılır bir hal almıştı. Gözümden akıp damlayan göz yaşımın yere çarpmasını izledim.

Küçüktüm ve onun kadar kötü değildim.

Bakışlarım onun kaliteli olduğu belli olan ayakkabısıyla buluştuğunda burnumu çektim. Çenemde hissettiğim soğuk parmaklar ile gözümü kapatıp dudağımı dişledim. Bir adım daha attığında görünen ayakkabısı değil artık güzel bacaklarını saran pantolonuydu.

"Ağlama." Titrek bir nefes aldım ve ses çıkartmadım. Bu süre zarfında bir damla daha süzüldü ruhumdan. "Ağlama Kumru." Dilinden dökülen adım kusursuz çıkıyordu. Ancak bu canımı da yakıyordu.

KARAYEL +18 (KBM)Onde histórias criam vida. Descubra agora