1

30 4 0
                                    

Kendinizi hiç umutsuzca düşünürken buldunuz mu? 

Elbette bulmuşsunuzdur. 

Hayatın en stresli dönemlerindeyim, belki sende öylesindir.(?) Derin düşüncelere boğulmak, nefes almamı daha da zorlaştırıyordu. Sadece düşünceler beni boğmuyordu, insanların içerisinde olmakta beni boğuyordu. 

Yoruldum, yoruldum...

Hayatıma en baştan başlamak isterdim. Sayfaları sürekli yenilemek tam benlikti. Aslında o defter o kadar çok darbe almıştı ki, bütün sayfalarında hasar vardı. Defteri değiştirmem gerekiyordu, bu imkansıza yakındı. Her gün, nefes alabilmek için biraz bekledim. Zaman kaybettiğimi fark ettiğimde, çok geçti! Her şeyin bitmesine 50 gün kalmıştı. 50 gün fazla değildi,  7 hafta, 1,5 ay. Dışarı çıkmak beni çok gerdiği için 1 ay boyunca hiç dışarı çıkmadığımı hatırlıyorum. Beni strese sokan ise, "Sen hiçbir sike yaramazsın." sözleriydi. Neyi yapmayı sevdiğimi bulamamıştım, başlarda resimle ilgilendim, fakat diğer insanlar benden daha iyiydi, gelişmeyi beklemeden bıraktım.  İstediğim şeyleri yapamamıştım. Sonrasında 5. sınıftan beri çalmak istediğim gitarımı elime aldım. Sabırın önemini kendime hatırlattım ve öğrenmeye çalıştım, ama yine istediğim gibi gitmedi. Sanata ilgim olduğunu biliyordum, ama bu Türkiye'de önemsiz bir ilgiydi. Ailem konusunda daha iyiydim, diğer aileler gibi ders çalışmam için baskılar uygulamıyorlardı. Beni kendime bırakmışlardı, tabii gelecek kaygılarımı önlemedi.

Hiçbir şey yapamayacağım düşüncesiyle, kendimi boğdum. 

Ne kadar boğulursam boğulayım, bu beni öldürmedi.

Ama çok canımı yaktı.

13.29

En büyük hatam, sınav senemde aşık olmaktı. Belki bu kıvılcımlar çoktan söndü, ama beni etkilemişti. Sessizce kurtulmaya çalıştım bu duygudan, kurtulduğumu sandım.

Ama onu gördüğümde kaçmaktan başka bir şey yapamadım. 

"Mirel, yine düşüncelere mi daldın?"

"Ha?" dedim, karşımdaki yüzü incelerken. 

Eda, 5. sınıftan beri aynı sınıfta olmamıza rağmen bu sene yakın olabilmiştik. 

"Her neyse," derin bir nefes alıp, verdi. "Kaçta yattın? Yorgun gözüküyorsun." dedi 

Yorgun hissetmediğim hiçbir zaman yoktu, fakat dışarıya bu kadar yansıtmam, pek iyi değildi. "Matematik ödevini yetiştirmem gerekiyordu, bu yüzden pek uyuyamadım." dedim en sakin ses tonumla. Eda kaşlarını kaldırarak, beni süzdü sanki 'Sen mi?' der gibi bakıyordu.

"Sen mi?" Bakışlarında gördüğüm şeyi, ağzıyla duymak daha tuhaftı.

"Biliyorum hiçbir ödevi yapmıyorum, fakat..." karşıdan gelen kişiyi gördüğümde, cümlem yarıda kalmıştı. Cümlemi bitirmeden, tuvalete doğru koşar adımlarla ilerliyordum. Eda bunun sebebini iyi biliyordu. Benim peşimden o da geliyordu. Çoktan girdiğimde, lavaboya ellerimi dayayıp, nefesimin düzelmesini bekledim. 

"İyi misin?"

"Alışamamam benim hatam, üzgünüm." dedim, ona döndüm ve kalçamı lavaboya dayadım. Nefesim biraz daha düzeldiği açıktı. 

O yüzü bir daha hiç görmek istemiyordum. Ondan hoşlanmak aptallıktı ve bu hoşlantı, takıntıya dönüşmüştü. Onu takip etmek, onunla konuşabilmek için arkadaşlarına onun hakkında sorular sormak, onların ders programını ezberlemek, her gördüğünde ilk gördüğün gün ki gibi hissettirmesi, canın yandığı halde onun iyi hissetmesini istemek, sana kötülük yapsa bile senin hoşuna gitmesi gibi birçok şey! Bunun aşk olmadığı ortadaydı. Ama tek istediğim onunla birlikte olmaktı. Belki sadece konuşmak, arkadaşça olsa bile! Tabii ondan vazgeçmemi herkes söylemişti. Onların sınıfından bir çocuk bana gelip "Ona, senden hoşlanıp, hoşlanmadığını sordum. Bana 'O benim sadece arkadaşım, o olmasa da olur yani.' dedi." demesiyle anladım, ondan vazgeçmem gerektiğini. Asla beraber olamazdık. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 03, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Herkes Sevilmek İsterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin