Aptal. Deli. Anormal. - 15

En başından başla
                                    

"Sana söyledim." dedi başka bir ses, Hira'nın kulağına müzik gibi geliyordu. "Onun suçu değil."

"Deniz." dedi az önceki kız sesi. Hira bilinci yerine gelirken sesin Işıl'a ait olduğunu fark etti. "Kız sana bıçak çekmiş, hala karşımda onu savunuyorsun." Histerik gülüşü, bir öfke homurtusunda boğuldu.

"Gözlerinde başka biri vardı." Deniz'in sesi düz ve anlaşılmazdı.

"Söylediğinin hiçbir açıklaması yok." dedi kız. Ayak sesleri ve kıpırdanmalar duyuldu.

"Başından beri hataydı." Kızın sesi, artık okşar gibi yumuşak çıkıyordu. "Bu olayı enstitüye bildir, doğru olanın bu olduğunu sen de biliyorsun."

"Rapor onaylanırsa, kolyenin çıkarıldığı o lanet ameliyat masasında kızın cesedi kalır." dedi. Deniz'in sesi titriyordu, Hira titreyen sesin içinde bir yeri kanattığını hissetti.

"Kurtarabilirler." dedi kızın sesi, soğuk ve umursamaz bir tonla.

"Masayı gördüm." Çocuk yutkundu, birkaç saniye durmak zorunda kaldı. "İntihara kalkıştığım gün, hatırladın mı? Sadece on dört yaşındaydım. On dört yaşında ölmeyi düşünecek kadar ümitsizdim ve Uin, ölmek istersem, masanın bu işi benim yerime halledebileceğini söyledi."

"Duygusal düşünüyorsun." dedi Işıl. "Benimle birlikte yasal olmayan bir yığın işe girmiş olabilirsin ama asla birini öldürmeye çalışmadın. Yaşamak zorunda olan sensin, neden anlamak istemiyorsun?"

"Bugün evine git."

"Ne?"

"Yalnız kalmak istiyorum."

"Seni öldürmeye kalkan biriyle geceyi yalnız geçir." dedi öfkeli ses. "Umarım aklın başına gelir, Deniz."

Tıkırtılar oldu ve açılan pencereden içeri soğuk hava girdi. Çalışan arabanın sesi uğultuya dönüşerek kaybolduğunda, biri kalkıp pencereleri kapattı. Hira gözlerini açmış, arkasını dönmeden ateşi izliyordu. Eğer uyandığını belli etmezse, taşıyıcının kendini daha rahat hissedeceğini düşündü. Ne var ki kendi içini rahat ettirmenin bir yolu yoktu, sabaha kadar zihninin değişmesinden korkarak uyuyamayacağını biliyordu. Ayak sesleri yaklaşırken, gözlerini kapattı ve dudaklarını hafifçe aralayarak inandırıcı bir uyku numarası çekmeye çalıştı. Sesler başucunda durdu ve Hira, yattığı şiltenin arkasına başka birinin uzandığını hissetti. Kız nefesini uyuyan birinin düzenli nefesine çevirebilmek için uğraştı.

"Uyumadığını biliyorum." Deniz, kızın gürültülü kalp seslerini, başını koyduğu yastıktan duyabiliyordu. Uyuyan birinin kalbi böylesine atmazdı.

Hira gözlerini açmadığı gibi cevap da vermedi. Deniz uyuduktan sonra, kendini tuvalete kilitleyip, sabaha kadar gönül rahatlığıyla uyumayı planlıyordu.

"Yapmadığın bir şey için suçluluk hissetme. Eğer gerçekten yaptıysan bile, suçlu olan sen değilsin. Cassius, Brutus'e söylediklerinde haksızdı. Kusur bizde değil, yıldızlarımızda." Deniz'in gülümsediğini hissetti kız. "Hem, beni öldürmen bu hikaye için mutlu bir son olurdu."

Hira, gözlerini açtı ama arkasını dönmeyi reddederek ateşe baktı. Bir insanın kendini öldürmeye teşebbüs etmiş birine, bu kadar iyi davranması saçmalıktı.

Beline sarılan kolları hissettiğinde, nefesini tutup gözlerini kapattı. Artık inandırıcı olmayan uyku numarasını sürdürmesi gerektiğine emin değildi, yine de sırtının Deniz'e yaslandığını hissettiğinde, en az uyuyan biri kadar hareketsiz kaldı. Arkasındaki nefes, kulağının arkasına çarpıyordu. Bir karabasanda yaşar gibi bedeni kilitlendi ne var ki ilk kez bu garip durum kızı memnun etti.

"Gideceksen de..." dedi artık silikleşen ses. "Ben uyuduktan sonra git."

Hira, içinden geçirdiği gitme fikrini taşıyıcının nereden tahmin ettiğini merak etse de soramadı. Belki de bütün bunlar, terasta gördüğü rüyanın devamıydı. Kulağına çarpan nefes derinleşip, Deniz'in kollarına dolanmış elleri gevşediğinde doğruldu ve şöminenin karşısına yere serilmiş şilteden kalktı. Çatıdaki misafir odasında ikisinden başka kimse yoktu ve saat gece dördü gösteriyordu. Yorgun, yere sürünen adımlarla banyoya ilerlerken, masanın üzerine atılmış ince battaniyeyi de yanına aldı. Banyoya girdikten sonra kapıyı kilitledi ve battaniyeyi yere sererek üzerine yattı. Beyaz tavana bakan gözleri kapanmamakta ısrar edince tekrar doğruldu ve bacaklarını karnına çekerek yerde oturdu. Ellerini ensesinde birleştirerek bir süre öylece kaldı. Üzerindeki kıyafetler hala hafif nemliydi ve boğazı yanıyordu. Ateşi çıkmış gibi içi ürperdiğinde, giderek onu boğmaya başlayan banyodan çıktı ve parmak uçlarına basarak ayakkabısının yanına gidip, bağcıklarını söktü. Ağzını kullanarak ellerini birbirine bağladı. En azından aklının kontrolünü kaybetse bile, ipler taşıyıcıya zaman kazandıracaktı. Bağlı ellerle gidip şöminenin sönmeyen alevinin karşısındaki şilteye oturdu. Taşıyıcı çatık kaşlarla ve yüzünde acı çekiyor gibi görünen bir ifadeyle uyuyordu. Görmezden gelmeye çalıştı ama çocuk anlaşılmaz kelimeler sayıklamaya başladığında içinin üzüntüyle ezildiğini fark ederek daha fazla dayanamadı. Ellerini birkaç dakika uğraştıktan sonra çözüp, Ada'nın odaya bıraktığı çantasından bir tüp rüyasız uyku ilacı aldı, tecrübeli ellerle ilacı enjektöre çekti, yeniden Deniz'in yanına döndü. Enjektörün deriye girerken en ufak bir ağrı yapmadığını biliyordu bu yüzden taşıyıcıyı uyandırmayacağına emindi. Alevlerin ışığında, çocuğun şilteye serbestçe bırakılmış kolundaki damarı bulmaya çalıştı. Bulduğu damara birkaç kez parmağıyla hafifçe bastırdı ve enjektörü deriye yaklaştırdı. Bir kıl kadar ince iğneyi batırmak üzereyken, taşıyıcının açılan gözlerini fark etti. Sahnenin garipliğinin farkına vardığında, şaşkınlıkla enjektörü geri çekti ve kekeleyerek:

"Rüyasız uyku ilacı." dedi. "Ben...sen sayıklayınca...i-iyi gelir diye düşündüm. İstersen boş tüpü getireyim - " Masanın üzerinde kalan boş tüpü almak için doğrulmaya çalıştığında, taşıyıcının elleri kızın ellerini tutarak, gitmesini önledi.

"Yap, hadi."

"Ne?"

"Kabuslardan yoruldum..." Az önce gördüğü kötü rüyanın etkisiyle terden ıslanan saçlarını elleriyle geri itti.

Hira anlamıyordu. Önce elindeki enjektöre sonra da tekrar taşıyıcının yüzüne baktı.

"Aptal mısın sen? Ya da deli?"

Taşıyıcı siyah ve derin gözlerini kızın gözlerine çevirdi, cevap vermedi. Hira, sinirden titreyerek enjektörü elinden bıraktı ve saçlarını avuçlarının arasına alarak sıktı.

"Benimle yalnız kalmanı anlayabilirim ama bu...Bu güven normal değil. Ben bile kendimden emin olamazken - "

Ne olduğunu anlamadan kendini taşıyıcının kollarında buldu.

"Aptal. Deli. Anormal. Her üçü de benim." dedi. "Sen sadece yanımda kal."

KOLYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin