*

Yola çıkıp taksiye bindiğimizde ikimizde sessizdik. Bazen düşünüyordum. Keşke son kez annemi görebilseydim. Son kez sesini duyabilseydim. Son kez ona onu sevdiğimi söyleyebilseydim. Ama bunlar bir daha olmayacak şeylerdi. Bir şeyleri değiştiremezdim, geçmişe dönemezdim. Bakışlarım Çağlar'a döndü. O da ailesiyle kavgalıydı değil mi? Onlarla konuşmuyordu. Bu doğru muydu? Onlarla konuşmaya çalışmadan küs kalmak. Bir şeyler için çabalamadan onları görmezden gelmek. Eğer bir gün onlarda burada olmazsa onlarla küs kaldığı için pişman olmaz mıydı? Ailesiyle kavgalı olmasını istemiyordum. Ona bunu söylesem gidip onlarla konuşur muydu? Ya da bu fazla burnumu sokmak mı olurdu? Sonuçta bu onun ve ailesi arasında olan bir şeydi. Yine de pişman olmasını istemiyordum. En azından onlarla konuşmaya çalışamaz mıydı? Belki araları tekrardan iyi olurdu.

"Geldik." Çağlar bana baktığında daldığımı fark etmiştim. Başımı sallayıp arabadan indim. Eve girdiğimizde ilk yaptığımız direkt oturmaktı. Sessizce geriye yaslanmış dinlenirken başımı Çağlar'a çevirdim. Gözleri kapalı bir şekilde duruyordu. Onunla konuşmak istiyordum. Bu yüzden elini tuttum. Gözlerini açıp bana baktı. "Konuşmak istiyorum," dedim. "Ne hakkında?" Yerinde hafifçe dikleşip bana baktı. "Ailen hakkında." İlkten şaşırsada sonradan kaşları çatıldı. "Bence onlarla konuşmalısın."

"Neden?"

"Çünkü," dedim ama duraksamıştım. Cevap ister bir şekilde bana baktı. "Çünkü yarın burada olamayabilirler." İfadesi yumaşasada, "Olmaz," dedi. "Çağlar," desemde, "Olmaz," diyerek sözümü kesti. "Gurur yapıyorsun."

"Onlar beni evlatlıktan reddetti," dedi. "Neden şimdi ayaklarına gideyim ki?"

"Peki onlara söyleyecek son bir şeyin yok mu? Ya bir daha onlarla konuşamazsan. Çağlar, bu gurur yapılacak bir şey değil. Sinirli olduğunu biliyorum. Ama pişman olmanı istemiyorum."

Bir süre bana baktıktan sonra önüne döndü. "Arasamda benimle konuşmayı kabul etmezler."

"O zaman kapılarına git."

"Ya yine beni reddederlerse."

"En azından, denedim, dersin." Bakışları tekrardan bana döndü. Sonrada başını iki yana salladı. "Olmaz. Onlara söyleyecek hiçbir şeyim yok."

"Çağlar-"

"Gökalp." Elini yanağıma koyduğunda susmuştum. "Anlaman gereken bir şey var. Benim aileme bir bağlılığım yok. Onlardan hiçbir zaman bir sevgi hissetmedim. Bu yüzden onlara karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Barışık olduğumuz zamanla beni evlatlıktan reddettikleri zamanki yaşantılarım arasında hiçbir fark yok. Bu yüzden olmaz. Onların yanına gitmeyeceğim." Yanağımı parmağıyla okşadı. "Şimdi üstümü değiştireceğim. Sen de duş al. Bugün çok yoruldun. Sonra da yemek yeriz." Başımı salladığımda ayağa kalktı ve kendi odasına gitti.

Bende üstümü çıkarmak için odama gitmiştim. Duş aldıktan sonrada geri girmiştim ve üstümü giyinmiştim. Yatağa otururken derin bir nefes verdim.

Amacım Çağlar'ı sinir etmek değildi. Sadece pişman olmasını istemiyordum. Çünkü değer verdiğiniz birine bir daha içinizdekileri söyleyemenin nasıl bir şey olduğunu biliyordum. Ama belki de doğru olan Çağlar'ın ailesinin yanına hiç gitmemesidir. Sonuçta geçmişini bilmiyordum. Ailesini tanımıyordum. Onlara açıldığında tepkilerinin ne olduğunu bilmiyordum. Belki ailesinin yanına giderse sadece araları daha da kötü olabilirdi.

Havluyu kafamdan çıkarıp yatağa bıraktım. Sonrada odadan çıkıp içeri ilerledim. Çağlar salonda telefonla uğraşıyordu. Beni gördüğünde telefonu kenara bıraktı. Aniden, "Haftaya bilet aldım," dedi. İlkten şaşırsamda sonradan yüzümde bir tebessüm belirdi. Bu kadar hızlı bir geri dönüş beklemiyordum. "Sanırım... anneme söyleyebilecek birkaç şeyim olabilir."

Ev Arkadaşım | bxbΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα