3.6

4.3K 301 434
                                    

Sonunda dediğinizi duyar gibiyim. Vallahi sonunda billahi sonunda.

Şuraya kısacak bir önceki bölüm özeti koyalım. Biliyorsunuz Burak Cem'i öptü kaçtı. Tamer Gökalp'e Çağlar'la tanışmak istediğini söyledi. Gökalp Çağlar'a onunla annesini ziyaret etmek istediğini söyledi. Ve en sonda Tamer'in evin aşçısı olan Berkay'la sohbeti vardı. Hatırladınız mı? Ben hatırlamadım o yüzden çok da şey etmemek lazım.

Bu arada bu bölümde zaman kavramı olarak minnacık bir karışıklık var. Onu da başa yazacağım.

Neyse, iyi okumalar.

*

Cuma...

Ayaklarımızın altında ezilen her bir taş sesiyle kalbimin sıkıştığını hissediyordum. Gözlerim etraftaki mezar taşlarında geziyordu. İstemsizce düşüncelerim zehirleniyordu. Ölümün gerçekliğinden başka bir şey düşünemiyordum.

"Gökalp." Omzuma konan elle bakışlarımı daldığım isimlerden çevirip Çağlar'a baktım. "İyi misin?" Başımı salladım. "İyiyim. Sadece mezarlar çok... boğucu."

Yolda ilerlerken karşıda babamla Cansu Abla'yı görmemle yönümüzü o tarafa çevirdik. İkiside mezara dönüktü ve bir şey konuşuyor gibiydiler. Araya girip girmemek konusunda ikilemde kalmıştım. Gerçi işleri yüzünden burada uzun kalamayacaklardı. Bu yüzden yanlarına ilerledik.

Bizi görmeleriyle konuşmalarını yarıda kestiler. Yanlarına gittiğimizde kısa bir selamlaşma geçti arada. Cansu Abla bana sarıldığında, "Nasılsın?" demişti. "İyiyim," demekle yetindim. "Sen nasılsın?"

"Bende iyiyim." Aynı diyalog Çağlar'la da aralarında geçti. Onlar başka bir konuya geçerken babamın yanına gittim. "Uzun bir zaman oldu değil mi?" dedi mezara bakarken.

"Evet," dedim. "Nasıl hissediyorsun?" Omuzlarını silkti. "Canım acıyor," dedi fısıltıyla. Cansu Abla ve Çağlar'ın duyamayacağı düzeyde. Babam duygularını benden saklamazdı ama başkalarının bilme ihtimalinden nefret ederdi. "Sen?"

"Benim de canım acıyor," dedim. "Onu çok özledim." Ona baktığımda yüzünden hissettiklerini anlayabiliyordum. Zordu. Çok zordu. Bazı acılar hiç geçmiyordu. Unutulmuyordu. Alışıldığını söylesekte sadece bir yalanı tekrarlıyorduk. "Bende," dedi.

Gözleri bir süre daha mezarda gezdikten sonra derin bir nefes aldı. "Gitmem lazım." Elini saçıma atıp karıştırdı. "Kendine dikkat et."

"Sende," dedim. Cansu Abla'yla da vedalaştıktan sonra onlar uzaklaşmışlardı. Bir süre arkalarından baktım. Çağlar ise sessizce yanımda bekliyordu. Dönüp elinden tuttum. Mezara yaklaşırken hiçbir şey demeden yaptıklarımı yaptı.

"Merhaba anne. Uzun bir zaman oldu biliyorum. Umarım kızgın değilsindir. " Yere çöktüğümde Çağlar'da bir şey demeden çökmüştü. "Seni Çağlar'la tanıştırmak istemiştim." Ona baktım. Pür dikkat beni dinliyordu. "Yani sevgilimle." Yüzünde bir gülümseme belirdi. Bakışları mezara döndü. "Merhaba, efendim. Sonunda sizinle tanışabildiğim için mutluyum. Size söylemek istediğim o kadar çok şey var ki," dedi. "Ama önce, oğlunuzu gerçekten seviyorum ve onu mutlu etmek için elimden geleni yapacağım. Bu yüzden umarım beni sever ve kabul edersiniz." Yüzümde bir tebessüm belirsede ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Bildiğim bir şey varsa annem Çağlar'ı severdi. Onu kendi oğlu gibi sever ve kabul ederdi. Keşke burada olsa ve bunları kendi ağzıyla söyleyebilseydi.

Bir süre daha orada durduk. Aramızda geçen konuşma sanki annem gerçekten yaşıyormuş da onunla sohbet ediyormuşuz gibiydi.

En sonunda gitmek için kalktığımızda son kez mezara baktım. Annemin ismine. Çağlar'ın duyamayacağı şekilde sessizce fısıldadım. Affet beni.

Ev Arkadaşım | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin