✒ | Cockroach

68 9 18
                                    

Gözlerini araladığında duvardaki saate baktı siyah maskeli.

"İçim geçmiş..." Okul çıkışına kadar aynı hizzada tuttuğu kolları kasılmış olacak ki onları esnetmiş ve bir güzel gerdirmişti.

Tutulmuştu, aşikar.

Gördüğü manzara karşısında bu tutulma hiçbir şeydi gerçi...

Belki kim olsa etkilenirdi diye düşünebilirdi ama kendisi en fazla etkileneniydi pencereden süzen rüzgarın saçlarını hafif hafif dalgalandırdığını gördüğü çocuktan.

O da sol kolu üzerine çullanmış bir şekilde uyuyordu öylece ki kardeşinden de yoğunmuş uykusu demek...

Atsumu uyanıp sıkıldığını söylemesinin ardından kardeşini de uyandırmaya yeltenip onunla uğraşmak adına gıcık kardeş moduna girmişti her zaman ki gibi ancak Rintaro buna izin vermemiş ve biraz daha uyumasına müsaade etmesini istemişti.

Çok yoruluyor olmalıydı ya da oldukça erken uyanmak zorunda kalmıştı çalışmak adına.

Atsumu okulu gezinip okuldaki derslerin bahar öncesi geziler sebebiyle boşaldığını ve derslerin işlenmeyeceğini öğrendiğinde bunu Rintaro'ya bildirmiş ve kardeşini kelimenin tam anlamı ile Rintaro'ya kakalayıp oradan ayrılmıştı.

Tamamiyle hayırlı bir kardeş örneğiydi.

Bu yüzdense biraz daha uyumasına izin verip verdiği sözü tutmaksızın o da orada uyuyakalmıştı hal böyle olunca...

Rüzgarın sert esmeye başladığını çocuğun rahatsız olmuş ama olsa bile yine de uyanmayan ifadesinden anlamış olacak ki ayağa kalkıp pencereyi kapattı Rintaro.

Yine de bir endişe ile bununla sınırlı kalmayıp onun yanına oturdu ve tedirgin adımcıklarla onun yüzüne yaklaşıp maskesini indirerek dudaklarını grili gencin alnı ile buluşturdu.

Bir nevi ısısını ölçmüştü böylelikle ama basit bir ısı ölçmenin neden kalbinde bir sancıya yer edindirdiğini asla anlayamadı o an.

"Üşümüş..." 

Kafasına kapüşonunu geçirdi ve üzerine de ısınsın diye kendi kapüşonlusunu örttü.

Kaplumbağa boğazlı siyah hırkası ile nadiren kalışlarından biri olabilirdi o esna. Ne de olsa kendisini yaşantısı yoluyla hep gizleyen bir şekilde takılırdı.

Böyle olsa bile her ne kadar çıplakmışcasına hissetse de yanına altığı Kül Tilkisinin huzurlu ifadesini izlemeye değerdi.

Ve açılmış uykulu gri irislerini...

Bekle, açılmış irislerini mi?

"...?"

"Uyandırmamışsın."

Yatıyor olduğu yerden doğrulup gerindi Kül Tilkisi. Ama yine de bir yerlerinin tutulduğunu anlamışcasına yüzünü ekşitti.

"Immh... Saat kaç?"

"Biri on geçiyor."

"Anlad- BİRİ ON MU?? Dersi kaçırdık kalk kalk!"

"..."

Osamu'nun endişeli bir şekilde ayaklanıp çantasını toplamasını izlemek, uykusundaki masum huzuru izlemek kadar eğlenceli olmuş olacak ki yüzünde hafif alaycı bir sırıtış belirdi. Kollarını bağlamıştı.

"Durma öyle kalk sen de...!"

"Sakin olsana önce sen~?"

"Kaldıracağına söz vermiştin aptal...!"

"Awwh hiç yakıştıramadım.~"

Ayaklanıp çocuğun omuzlarından yere düşmüş olan siyah kapüşonlusunu aldı yerden.

"Bugün bahar öncesi geziler varmış, ders felan yok. Rahat olabilirsin."

"He?"

Grili olan kendisine bir şaşkınlıkla baktığında hafiften güldü Rintaro.

"Ben de uyandırmak istemedim böylece. Ama görüyorum ki hata etmişim?"

"Ah- yok hata felan değil de-"

"-de ne?"

"...Dersler önemli işte boş ver."

"...~"

Aralarında oluşan sessizlikle ikili kütüphaneden çıktığında sessizliği bozan kişi Osamu'ydu.

"Kendini kamufle ediyor gibisin."

"Öyle mi? Hiç farkında değilim."

Aslında oldukça da farkındaydı, pek belirtili yaşamayı sevmezdi.

Ah doğru ya? Umardı ki ona karşı gizliden gizliye yaptığı şeyleri fark etmezdi.

Kamuflesi de kalmayacaktı böylece.

Okul alanından çıktıklarında arkadan Osamu, öndense Rintaro yol tutmaya başlamışlardı.

Yalan yok, halen esen rüzgarda yanındaki çocuğu izlemek kendisi için o gün verilmiş en güzel kutsanma olabilirdi.

Olabilmek de değil, en güzel kutsanmaydı kendisi için.

"Bence farkındasın. Seni antrenmanlarda gördüğümde hep bir yerlere gizlenir gibisin. Oturduğun yerler hep arka ve köşeler. Sabahtan gördüğüm kadarıyla ara sokaklar tercih ediyorsun, insansız alanlarda sen varsın. Yani demem o ki... Bunu anladım."

Çocuğun kendisini resmen bir radar cihazı gibi gözlemlediğini fark ettiğinde bu duruma karşın bir gerilim hissetmişti Sinsi Tilki.

Gizli yaşamayı hep sevmişti. Fakat bunun keşfedilmesi de bir o kadar huzursuzluk vermişti kendisine.

Bu demekti ki fark etse kendisinin bir siber suçlu olduğunu ha anladı ha anlayacaktı.

Belki de çoktan anlamıştı...

"...Yorgun görünüyordun, istersen eve git. Atsumu da eve gitti."

"Ha? Hayır, böyle iyiyim. Ayrıca eve gittiğimde o aptalın horultusuyla uyuyamam ben."

"Hmmh..."

Uzun boylu olan çocuğun adımlarını hızlandırıp yolun karşısına düşmüş dükkana doğru ilerlediğini gördüğünde o da peşinden gitti.

Bir şeyden emin olmuştu.

Demek ki özel alanına girilmesini sevmiyordu Suna.

𝐇𝐢𝐝𝐝𝐞𝐧 𝐈𝐧 𝐍𝐮𝐦𝐛𝐞𝐫𝐬 | 𝐒𝐮𝐧𝐚𝐨𝐬𝐚Where stories live. Discover now