✒ |Grey clouds beneath Wanning Gibbous

71 10 3
                                    

"Hsshh...!"

"Pansuman konusunda pek iyi değilim."

Karşısındaki çocuğun durgun bakışlarının kendisininkilerle buluşmasıyla ona "Yapmaya da bilirdin." tarzında bir bakış attı.

Gözlerini çekti en sonunda.

"..."

"Buranın doktoru tahmin ettiğimden de az iş disiplinine sahip. Böyle duramazdın."

"Kimse revire gelmiyor, o da gelmiyor olmalı."

"Dostum.. Bilgisayarın fena pataklanmış yalnız-"

Kendisinin gri saçlı olan versiyonundan "Tek önemli olan bu mu aptal?" gibisinden bir bakış almasıyla omuzlarını silkip elleri arasına aldığı laptobu evirip çevirmeye devam etti.

Söylediği şeye de bir cevap gelmemişti zaten.

"O heriflerle ne işin vardı?"

"Benim bir işim yoktu. Onların vardı."

"Ne işi?"

"Bilmem? Pataklayacak insan arıyorlarmış."

Karşısındaki çocuğun durgun kaşları daha da çatıldığında devamını getirdi.

"Ama sanırım birileri işlerini halleti gibi ha?"

"Doğru ya..."

Elindeki kanın kahveliğine bulanmış olan pamuğu yandaki çöpe atıp minik yara bantlarına erişti ardından.

Birini kaşının üzerine, diğerini çenesinin sağ alt köşesine, ötekini üse burnunun üzerine yapıştırdı.

Pek bir duygu ifadesi vermeden parmaklarına krem sıkıp ciddi olan ifadesine nazaran nazik dokunuşlarla dudağındaki patlamış olan kısma yedirmeye başlamıştı çenesini diğer eliyle destekler bir şekilde tutup.

"Okul sayfalarında tuhaf şeyler dönüyor."

Sessiz kaldı kahve saçlı olan.
Sadece dudağında gezinen parmakların kendisine zıt bir şekilde nazik bir biçimde hareket edişini hissetme çabasındaydı. Bir yerde ürkütüyordu da bu dokunuşlar.

"Sanırım birileri fena bilgi sızdırmış onların hesaplarından. Kendileri de paylaşma yüzsüzlüğünü bulmuşlar. Nedense rahatlamış hissediyorum..."

Elindeki laptobu bomboş olan çantanın üzerine bırakıp ellerini silkeledi Atsumu.

"Inarizaki berbat felan değil. Ama ben bile okuduğumda berbat bir yerdeymişim gibi hissediyordum şu olaylardan."

"Evet."

"Olaylar...?"

Bilmiyormuş gibi yöneltmişti sorusunu. Bu okulda yeniydi, belki bilgi sahibi olabilirdi lâkin yine de tanık olmuş birilerinden duymak daha da bilgi demekti.

"İnsanları küçük düşürmek, haraç kesmek, haracını vermeyenleri darp etmek, kendilerine karşı çıkanların yakalarını salmamak gibi. Sesi çıkmayan çoğu öğrencinin okul hayatında kabuslar resmen."

"E ama öğretmenler? Onlar ne alemdeydi bu zamana kadar?"

Bu sefer karşısındaki çocuk sadece yaraları ile ilgilenmekle yetiniyorken açıklama sarılı olandan gelmişti. Sadece laptobunu kurcalıyor sanıyordu.

"Zarar verdikleri öğrencileri tehdit ederek susturuyorlarmış. Öğrencilerle konuşulduğunda da ya düştüm ya kaza geçirdim ya da o tarz şeyler söylüyorlarmış işte. Nasıl inanıyorlardı aklım almıyor..."

Yanlarındaki çocuk duraksadığında çekik gözlerini ona döndürdü.

"Oh-"

" 'Samu bazı konuşmalarını duyunca müdüre şikayet etmeye girişti-"

" 'Tsumu..."

"Nee? Yalan mı? ... Önceki senenin son dönemlerine denk geliyor sanırım. 'Samu'yu da manipüle edip sıkıştırmaya çalıştılar ama başarısız oldular çünkü benim kardeşimi asla gafil avlayamazlar...~!"

" 'Tsumu sussana.."

Konu her ne kadar ciddi olsa ve kendisi konuşmak istemese de sondaki tavrı yüzünde bir tebessüme yol açmıştı.

Ah... Tek nazik dokunuşları değil, düşüncelerinin karanlığına karşın oldukça da nazik bir gülümsemesi vardı karşısındaki kara bulutların.

Sanırsa ki artık kimse zedelesin istememişti gülümsemesini. Bu nedenleydi durgun ifadesi.

"Ne yaptıklarını sormamalıyım sanırsam."

"Pek bir şey yok."

Dedi karşısındaki oğlan.

"Sadece karanlık anılar. Hepsi bu."

"Anlıyorum..."

"Karanlık dönemlerin nasıl sarılması gerektiğini bilirim. Seninkini de saramaz mıydım?" Zihninden geçen düşünce huzursuz bir şekilde gözlerini kaçırdığında çok geçmeden yüzündeki eller çekilmiş ve bir cümle iletilmişti kendisine.

"Bir dahaki sefere doktoru çağırırı-"

"Teşekkür ederim Osamu."

Çocuğun ne diyeceğini anlamış olacak ki demesine kalmadan kesivermişti cümlesini.

Doktor istemezdi. Birisi dokunsun bile istemezdi ama o hariç... Huzur vericiydi aldığı soğuk tavıra karşın bile.

"...Rica ederim."

"Suna! Laptobunu ben alıyorum len.~"

Eli yanında sandığı çantasını, oturduğu sedye vâri yeri yoklayarak arıyorken karşısındaki kara bulutların sıcaklığına dalmış olacak ki sarılı olanda olduğunu unutuvermişti tamamen.

"Kırıldı ama. Ne yapacaksın ki?"

"Az çok toplama işlerinden anlarız biz.~ Değil mi 'Samu??"

"Mhmmh. Evet öyle."

"Eehh... İçinde özel verilerim var. Ben geri alsam olur mu?"

Zaten ki kendisi ile oldukça ilgilenildiğini hissediyordu. Bu gerici ve kendisine acınıldığı hissiyatını oluşturmuştu içinde.

Osamu ikizinin yanına adımlayıp çocuğun bel yanına dirseğini uyarıcı bir şekilde geçirdikten sonra bilgisayarı onun elinden almış ve boş çantanın içine nazik bir şekilde yerleştirip geri sahibinin koluna takmıştı.

"Kardeşimin kusuruna bakma Suna."

"Mühim değil."

Çocuk revir odasından çıkarken sorusunu yöneltmeden edemedi.

"Dersin bitmesine üç dakika var, geç kalmış olabilirsin."

"Derse girmiyorum."

"Peki yarın antrenmana gelecek misin?"

Kapının kolunu tutmadan önce kafasına yeniden kapüşonunu geçirdi kahverengi saçlı olan.

Yüzüne asla takınmadığı bir tebessüm yerleşti, ilham almış misali. Doğa bile insanlar tarafından ilham alınıyorsa kendisi neden bulutları ilham almasın ki?

"...Geleceğim."

...

: Ancak bir gün daha ışıldamanın isteğine
karanlığını aydınlatan yıldızlar var.

-𓁹

𝐇𝐢𝐝𝐝𝐞𝐧 𝐈𝐧 𝐍𝐮𝐦𝐛𝐞𝐫𝐬 | 𝐒𝐮𝐧𝐚𝐨𝐬𝐚Where stories live. Discover now