"Ne gülüyorsun kendi kendine?" Taehyung'un sesiyle irkildim ve hemen inkar moduna geçtim.

"Hayır."

Bu sefer o gülmüştü. "Ne hayır? Sadece neden güldüğünü sormuştum."

"Gülmüyordum bir kere."

"Tamam," dedi. "Kesinlikle."

Yavaş yavaş herkes yatakhaneye gelip giyindikten sonra bahçeye inmiş ve komutanı beklemeye başlamıştık. Dakikalar sonra kaşı yaralı ve suratında birkaç yeri kızarık geldiğinde ilk düşündüğüm şey bunu Chanyeol'ün yapmış olabileceğiydi.

Yanımızda sıra olan kendi grubunun karşısına geçti. "Atış poligonuna gidip hareketli hedef vurmada pratik yapın."

Askerleri yanımızdan ayrılınca bizim karşımıza geçti ve öfkeyle baktı hepimize. "Binanın etrafında sürünün!"

"Sikeceğim ama!" Sehun sabrı kalmamış gibi bağırdığında Ju Dan Tae onun üstüne yürüdü. "Ne dedin sen?"

"Bize biraz daha insan gibi davranmazsan seni sikeceğimi söyledim." Sehun cesur ve dürüst biriydi. Kim olursa olsun, lafını esirgemezdi ve sinirli hali... Tanrının herkesi onun sinirli halinden koruması gerekirdi, aksi takdirde hiç iyi şeyler olmazdı.

"Kim oluyorsun da benimle böyle-" Ju Dan Tae bağırarak elini kaldırdığında sıranın sonundaki Jongin komutanın yanına gelmiş ve büyük bir ciddiyetle havadaki elini tutmuştu.

"Vuramazsınız."

Sehun ve Jongin'in arasındaki bağ inanılmazdı, kıskanılacak derecede bir bağdı ve kesinlikle kusursuzdu. Problemleri olsa bile asla birbirlerini tamamen bırakmazlardı. Araları bir sebepten dolayı biraz açılsa da bunu kolayca görmezden gelebilirlerdi.

"Lan sizi bana parayla mı gönderdiler?!" Kendi kendine bağırdıktan sonra Jongin'in sıkıca tuttuğu elini çekti. "Şerefsiz Chanyeol'e bak sen, hepsini yürek yemiş gibi yetiştirmiş. Komutanınıza nasıl karşı gelirsiniz?!"

Jisung bir adım öne çıktı. "Komutanımız mı? Bir aydır ne atış dersi, ne saldırı-savunma dersi alıyoruz. Tek yaptırdığınız günlük egzersizler. Açıkçası gruba ben de 'koş' veya 'sürün' diyebilirim. Sadece bunlarla olmuyor komutanlık. Artık sabrımız da kalmadı!"

"Sizin diliniz fazla uzamış. Takım kaptanınız sizi epey salmış sanırım." demesiyle gözlerimi ona çevirdim. Daha tepki veremeden beni yakamdan tutup yanına çekti. "Size her hatanızda Baekhyun'u döverim demedim mi?"

Gruptakiler bu sefer bir şey diyemeden bana bakmaya başlamışlardı. Onlar yüzünden zarar görmemi istemiyorlardı tabi ki...

Ju Dan Tae, sessizleşen gruba bakıp güldü. Ardından elini sert bir şekilde hissettim yüzümde. "Bu, Sehun izinsiz konuştuğu için." Daha sert bir tokat attı. "Bu, Sehun bana küfür ettiği için."

Sehun hemen bir adım öne çıkıp asker selamı verdi. Komutan bana daha fazla vurmasın diye adam olmuş gibi davranıyordu. "Hatalıydım komutanım. Lütfen Baekhyun'a vurmayın."

"Diz çöküp özür dile." Ju Dan Tae'nin sesi duyulduğunda herkes merakla Sehun'a baktı. Sehun normalde asla böyle bir şey yapmaz, hatta komutanın götüne tabanca sokardı ancak bana vurduğu için kötü hissetmiş olacak ki kaşlarını çatıp yavaşça yere eğilmeye başladı.

"Sehun!" Gözlerimi büyültüp bağırdığımda şaşkınca bana baktı. "Dediğini yapıp onu mutlu edersen seni öldürürüm."

Sehun kararsız kalıp bir bana bir komutana baktığında, Dan Tae saçımı çekti. "Hemen şu an diz çökmezsen Baekhyun'a daha fazla vuracağım."

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now