28. Bölüm: "Jungkook'un En Büyük İlham Kaynağı Kim Taehyung"

18.9K 1.6K 4.5K
                                    

Ay çok tatlı bir bölümle geldim, böyle çoook yumuşacık "sıcak" bir bölüm <3 Haydi hemencecik bölüme geçin. Keyifli okumalar dilerim *Mariah'dan Sonsuz Kalplerle*

---------

Güneş, kendini göstermeden önce evdeki herkes uyanmıştı. Mutfaktaki yemek masasının etrafında doluşmuş, ortak bir karar vermeye çalışıyorduk. Annem ve babam, sıkıntılı görünüyorlardı. Onların gözleri, Jungkook ile benim aramda dolaşıyordu.

Jungkook, masada serbest bir şekilde duran elimi kavradı. Parmaklarımızı birbirine geçirdi, sonra da derin bir nefes alarak söze girdi, "Sizden ricam, bu olaylar evden dışarıya sızmasın. Şu anda evliliğimden ziyade Taehyung'un sağlığını düşünüyorum."

Annem, Jungkook'a pek güvenmiyor gibi görünüyordu. Hatta, "Taehyung'dan ayrılsan nasıl olur?" diye sormaya cüret etti. "Onların asıl düşmanı sensin. Taehyung değil. Benim oğlumun kimseye bir zararı olmadı. Eğer Taehyung'u bırakırsan ortada tehlike kalmaz."

"Anne!" Onu uyarmaya çalıştım ama çenesinin titrediğine şahit oldum. Gözleri kızarmıştı. Uykusuzluğu bir kenarda dursun, o her an ağlayabilirdi.

"Denedim," dedi Jungkook. "Taehyung'dan ayrılmayı denedim. Bunu siz de biliyorsunuz. Taehyung defalarca kez benimle kavga ettikten sonra evinize geldi."

"Jungkook'tan ayrılmak istemiyorum," dedim. Sanki önemli bir konu hakkında konuşan yetişkinlerin işine karışan bir çocuk gibiydim. Gözler benim üzerime döndü. Annem çok sinirliydi. Babam ise düşünceli görünüyordu. Bir şeyler söylemek üzere hazırlanıyor gibiydi... Jungkook ise gözlerimin içine şefkatle bakıyordu. Onun bakışlarının odağı olabildiğim için duygulandım. Gözlerim doldu ve alt dudağım hafifçe titredi. "Jungkook'u seviyorum, ondan ayrılamam."

"Yanındaki adam," diyerek söze girdi annem. "Pis işlerinden ötürü senin olumsuz etkileneceğini, hatta düşmanlarının seni öldüreceğini söylüyor. Şu anda yaşadığınız ilişkinin bir önemi yok. Aşkın da bir önemi yok Kim Taehyung."

"Var," diyerek itiraz ettiğimde annemden çocukluğuma ait olan o "kötü" bakışı kazandım. Uslu durmadığım zaman atardı o bakışı. Öğrenmiştim. Yaramazlık yapıyorsam yüreğime bir korku yayılırdı, hemen yaptığım yaramazlıktan ötürü özür dilerdim. Anneme sığınırdım. Sonuçta beni en iyi bilen kişiydi. Benim için en doğrusunu bilirdi.

Fakat artık çocuk değildim. Bir ailem daha vardı. Bir evliliğim, bir eşim vardı. Ben de annem gibi ailemi korumak istiyordum.

"Aşkımızın ve ilişkimizin bir önemi var," Çocukluğumdan gelen o korku peşime takıldı. Konuşurken ağzım kuruyordu. Annemden ters bir tepki almaktan korkuyordum. Kendimi çok zorladım. Bizzat bedenime ve ruhuma eziyet ettim. "Jungkook'u yalnız bırakmayacağım. Ona güveniyorum. Beni kurtaracağını söylüyorsa doğruyu söylüyordur. Bugüne dek bana hiçbir şey söylemedi. Beni olaylardan uzak tutmaya çalıştı. Tehlike neredeyse geçmiş olmalı, Jungkook bu yüzden beni almak için geri döndü."

"Tehlike geçmedi," dedi Jungkook. Suratım düşmeden önce de şöyle söyledi, "Tehlikenin bir kısmını atlattık. Bu yüzden sana gerçekleri itiraf edecek yüzü buldum. Yine de bana tam anlamıyla yaklaşamazsın Taehyung."

"O halde biz... Ne yapacağız?" Hayal kırıklığını kovmaya çalışıyordum. Jungkook evime kadar gelip Junseo'nun tutuklandığını söylediğinde her şeyin düzeldiğini sanmıştım.

"Farklı bir telefondan, numaradan görüşeceğiz. Yanına daha nadiren geleceğim." Beni sakinleştirmek için hemen şöyle ekledi, "Yine de geleceğim. Yalnız bırakmayacağım seni." Elimi daha sıkı tuttu ama ben sakinleşmedim.

Dört Mevsim | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin