21. Bölüm: "Cehennem ve Gölge"

17.9K 1.8K 6.5K
                                    

BU BÖLÜM NEREDEYSE BİRÇOK SIR ORTAYA ÇIKIYOR!!! BU YÜZDENNN... BOLCA YORUM İSTİYORUM.

Bölümün yarısı Jungkook'un ağzından ;)

Keyifli Okumalar Dilerim *Mariah'dan Sonsuz Kalpler*

------

KIŞ, 2 Aralık 2017

Jeon Ailesi'nin sarayına ikinci defa gitmiştim. İlk ziyaretimde yalnızca Jungkook'un annesi ile görüşmüş olsam da ikinci seferimde neredeyse bütün sülalesiyle tanışmıştım.

Hem anne tarafından hem de baba tarafından birçok akrabasıyla konuşmuş, hiçbirinden gülüşümü esirgememiştim. İtiraf etmek gerekirse, beklediğimden çok daha iyi insanlardı. Jungkook'un halası, babamı tanıyordu. Eskiden aynı iş toplantılarında bulunmuşlardı. Jungkook'un annesinden farklıydı, babamın borçlarından ve nasıl iflas ettiğinden bahsetmemişti. Bu yüzden özellikle baba tarafının yanındayken kendimi rahat hissetmiştim.

O akşam, Jungkook'un annesiyle neredeyse hiç konuşmadım. Beni bu aile arasındaki küçük ve samimi partiye davet eden kendisiydi. Benimle görüşmeyen, göz teması kurmayan da yine kendisiydi.

Belki göz göze geliriz, sohbet başlar diye suratına uzun uzun bakmıştım ancak ısrarla bana bakmayı reddetmişti. Kalabalığın içinde birinin sizi izlediğini fark etmeniz çok kolaydı. Beni fark ettiğine emindim. Bilerek iletişim kurmuyordu. Sanki yılların gerginliğini bu şekilde çıkartıyordu. Beni görmezden gelerek...

Ailenin içinde olsam da yokmuşum gibi davranarak... Eh, yaptığı psikolojik baskı işe yarıyordu. Ne olursa olsun kendimi boktan farksız hissettiğim anlar oluyordu. Suratıma çarpan ağır bir top misali gerçeklerle yüzleşiyordum. Böyle anlarda Jungkook yanımdaydı. Belimi okşuyor, göz teması kurmasa da varlığını hissettiriyordu.

Jungkook'un annesiyle bir şekilde baş edebileceğimi düşünürken Jungkook'un yengesiyle karşılaştım. Başlarda "aşırı" samimi davrandı. Ben de onun samimiyetine güvendim. Yemekten sonra Jungkook, dayısı ile muhabbet etmeye başladığında yengesiyle yalnız kaldım. O vakitte bir yılan gibi beni sokmaya, zehrini vücuduma akıtmaya başladı.

"Çok gençsin. Neden bu kadar gençken evleniyorsun ki?"

"Okulu bitirdim," diye cevapladım, tamamen saf bir niyetle. "Hem çalışıyorum hem de sevdiğim adamla bir yuva kuruyorum. Hayatımdan memnunum."

"Genç evlenen çiftler genelde sorunlar yaşıyorlar."

Gözlerimi devirmemek için zor dayandım. "Öyle mi? Her insanın yaşadığı ortam farklı değil midir? Bazılarımız kırk yaşına gelse de evlilikte sorunlar yaşıyor. Kimse ne olacağını bilemez böyle konularda..."

"Yine de daha büyük bir risk alıyorsun, şimdiden söylemiş olayım. Büyüğün olarak uyarıyorum."

Kadının öz güveni, ağzımı açık bırakacak türdendi. Böyle bir konuda konuşma hakkına nasıl sahip olabiliyordu? Samimi davranmasının sebebi, konuyu böylesine iğrenç bir yere getirmek miydi? Moralimi bozmak için zemin mi hazırlamıştı? Eğer öyleyse... Tam bir psikopattı! "Sizden uyarı istememiştim," dedim, sinirlerimi bozduğu için.

"Büyüğün olarak bu uyarıyı yapmak benim görevim. Yerinde olsaydım birkaç sene daha beklerdim. Evlilik önemli bir şey mi? Jungkook'la aynı evde yaşayın gitsin işte!"

"Evli olmak gözüme daha ışıltılı görünüyor. Jungkook'un eşi olarak kendimi tanıtmak istiyorum. Sizin söylediğiniz gibi, genç olduğum için hatalı olabilirim ancak bunu yapmak için can atıyorum."

Dört Mevsim | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin