13. Bölüm: "Kurnaz Ceylan"

17.4K 2K 5.3K
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM *MARİAH'DAN SONSUZ KALPLERLE*

21 Haziran 2016

Yaz gün dönümü. Güneşin bizi yakarak gevşettiği, yeni aşklara can verdiği; kimine göre upuzun, kimine göre kısacık geçen o dönemdeydik. Lise yıllarıma geri dönmüş gibi hissediyordum. Bastırdığım cinsel dürtülerim, beni dişleri sivrileşmemiş olan vahşi bir hayvana çeviriyordu. İstediğim eti buluyordum, avlıyordum, dişlerimi de geçiriyordum ancak onu kesecek gücüm olmuyordu.

Jungkook'la aramızdaki ilişki tam olarak böyle ilerliyordu...

Kollarımın arasındaydı, onun için yanıp tutuşuyordum (sahiden tepemizdeki güneş bile benim kadar sıcak değildi) ama dişlerimi geçirdiğimde onu bana ait yapamıyordum. İyi bir avcı değildim... Belki de o, büyük, siyah gözlere sahip olan kurnaz bir ceylandı. Ağıma düşmüşken benimle oynuyor, dalga geçiyordu.

Dar, ara sokaklardan birinde gazetecilerin dağılmasını beklerken kollarımla onu daha sıkı sardım. Saymaktan bıkmadığım için rahatlıkla söyleyebilirdim ki "onuncu" randevumuz gazeteciler tarafından bozulmuştu. Tek isteğimiz, cadde boyunca el ele tutuşarak birlikte alışveriş yapmaktı. Sıradan bir aktiviteyi yapmak, bahar mevsimi boyunca sessiz kalan bir CEO için zordu. Özellikle de o CEO, binlerce kişiyi yeni kozmetik ürünleri için bekletiyorsa... İşler hayalimdekinden bile daha zordu.

Gazeteciler sürekli haber yapıyorlardı. Yalan veya gerçek, hiç fark etmeden, bütün haberler bolca okunuyordu. Özellikle de yalan haberlerden bir tanesi o kadar çok okundu ki arkadaşlar ve ben neredeyse aklımızı yitiriyorduk. Jungkook'un evlilik aşamasında olduğunu söyleyerek onun işleri aksatmasının sebebini bulduklarını iddia etmişlerdi.

Henüz ilişkimize bir isim koymadığımızı düşünürsek... Evlilik uçuk bir ihtimaldi. Jungkook'un benden başka görüştüğü birisi olduğunu da sanmıyordum. Tanıştığımız andan beri her zaman şunu söylerdi, "Ben yalnız bir adamım."

Sonunda o yalnız adam söze girdi, "Sanırım onları atlattık."

Ona daha sıkı sarıldım ve yüzümü gizlemek için boynuna gömüldüm. "Biraz daha böyle kalalım..."

"Arabama gidelim. Daha rahat oluruz."

Küçük bir çocuk gibi sızlandım, "Yani... Alışveriş yapamayacak mıyız?"

"Sanmıyorum."

Evet, kesinlikle ilişkimizin bir ismi yoktu. Jungkook benimle görüntülenmek istemiyordu. Eğer görüntülenirsek benim için "sevgilim" diyemezdi. Belki "Takılıyoruz" diyebilirdi... Muhtemelen Jeon Ailesi, "takılıyoruz" kelimesi için fazla ciddi bir aileydi. Onların kraliyet ailesi tavırları yüzünden Jungkook da doğduğu günden beri rahat edemiyordu. Bunu, birkaç ay önce, ilk düzgün randevumuzda anlattığı olaydan sonra anlamıştım. Küçük bir çocuğun animasyon izlemesini gereksiz bulan bir aile, kim bilir sadece takılan iki kişinin ilişkisini nasıl yorumlardı...

"Taehyung, haydi gidelim." diyerek beni uyardığında geri çekildim ve dudaklarımı büzdüm. Beni gülümseyerek karşıladı. Önce bileğimi tuttu ve istediği yöne doğru ilerlememi sağladı. Daha sonrasında sıcak elleri yavaşça bileğimden aşağılara indi ve elimi buldu. Parmaklarımızı birbirine kenetlediğinde hiç gerek olmadığı halde gönlümün alındığını hissettim. Jungkook'la el ele tutuşmak, bir caddede yürürken bile bulutların üzerinde seyahat ediyormuşum gibi bir his uyandırıyordu. Hafif, sevimli, heyecan verici ve eşsiz bir deneyimdi onunla el ele yürümek...

Beni arabasına kadar götürdü. Her zaman yaptığı gibi ön koltuğun kapısını benim için açtı ve içeri geçmeme izin verdi. Ayrılma vaktimizin yaklaştığını hissettiğim için somurttum.

Dört Mevsim | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin