16. Bölüm: "Uygunsuz Görüntüler"

20.8K 2.2K 8.4K
                                    

Uzun bir bölümle geldim bu yüzden üşenmeyin, bolca yorum yazın lütfen!!~~

Keyifli okumalar dilerim, öpüyorum hepiniziii *Mariah'dan sonsuz kalplerle*

--------

Kaslı bacakların üzerinde uyumak, cinsel arzularımı diri tutuyordu. Fakat pozisyonumdan ötürü uyuşan bacaklarımı ve bükülmekten ağrıyan belimi hesaba katarsam penisim sertleşmezdi.

Jungkook'un cebindeki telefonu, kalçamın hemen altında titriyor, vücudumda yükselen bir sıcaklık ve karnımda da ufak tefek kasılmalar yaratıyordu. Tam anlamıyla ayıldığım vakitte Jungkook'un boğuk ve ateşli sesini işittim, "Bebeğim, telefonuma ulaşmam lazım, üzerinde oturuyorsun."

"Ah... Pardon." Onun kucağından kalktım ve yanına oturdum. Elimle ağzımı kapatıp esnedikten sonra, "Farkında değildim." diye mırıldandım.

Jungkook, cebindeki telefonu çıkarttı. Uykudan yeni uyandığı için sesi daha önceden pek rastlamadığım şekilde kalındı. Eğer sekreteriyle konuşmasaydı onu deli gibi kıskanırdım. Uyuşmuş beynimle bile onun her kelimesine, sesindeki o erkeksi tona hayran kalıyordum. Sabahın köründe kalp ritmimi değiştiren, hayranlıkla sırıtmamı sağlayan başka bir adam yoktu.

Üstelik bu adam depremden kaçmış gibi görünüyordu. Dağınık saçlar, kırışık kıyafetler; uykusuzluktan ötürü yüzü şiştiği için dolunay gibi yuvarlak görünen parlak ve beyaz bir surat...

Çok yakışıklı.

Ve o bana ait.

Telefonu kapattığında bana döndü. "İşe gitmem gerekiyor," dedi yorgun bakışlarıyla birlikte. "Ayrıca seninle vedalaşmam lazım."

Son cümlesi ile bütün dünyam başıma yıkıldı. Henüz vedalaşmak için hazır değildim.

"Şimdi mi? Hemen vedalaşacak mıyız? İstemiyorum ki!"

"Öğle vaktinde yola çıkmam lazım."

"Çok erken," diyerek sızlandım.

"Biliyorum."

Onun koluna sarıldım. "Senden ayrılmak istemiyorum Jungkook."

"Bu konuyu konuşmuştuk Taehyung."

"Evet, yine de ayrılmak istemiyorum işte!"

"Geri döneceğim, sevgilim. Sadece bekle. Tamam mı?" Tarak girmeyen, dağınık, kıvırcık saçlarımı okşadı. "Pek tarzım değildir ama vakit buldukça seni arayacağım."

"Bu ne demek şimdi?"

"Genelde kimseyi arayıp merak etmem ama sen bir istisna olacaksın, demek."

Dudaklarımı büzdüm ve başımı öne eğdim. Bunun karşılığında Jungkook iki koluyla benim bedenimi sıkıca sardı. Çenemi onun omzuna yasladım. Sırtını ağır hareketlerle okşamaya başladım. Düzensiz kalp atışlarını göğsümde hissedebiliyordum. Nefesleri kulağımın hemen dibindeydi. Yalnızca bana değer verdiğine dair tatlı cümleler fısıldıyordu. Bütün bunları "güzel" vedalaşmak adına yapıyordu ancak şunu bilmiyordu ki ondan ayrılmam artık çok daha zordu.

Gitmek üzere beni hafifçe, incitmeden, ittiğinde bunu belli ettim. Onun ellerini tuttum ve ten temasımızı kesmemek için büyük bir çaba gösterdim. Jungkook ise, "İşimizi zorlaştırma," dedi. Ona "soğuk" diyemezdim ancak beni kırmadığını söylersem yalancı olurdum.

Jungkook'un iş seyahatlerine, yoğun çalışma temposuna, kısacası hayat düzenine nasıl uyum sağlayacağımı bilmiyordum. Şimdiden zor geliyordu. İleride alışabilir miydim? Aniden bütün umutlarım, ellerimden kayarak, derin kuyuların içine düştüler. Eğilerek karanlığın içine baktığımda umutlarıma dair hiçbir şeyi göremedim. İlişkinin başına her şey gözüme çok kolay görünmüştü. Bazen Jungkook'u da kendim gibi bir üniversite öğrencisi olarak düşünüyordum. Oysaki büyük sorumlulukları olan bir iş adamıydı.

Dört Mevsim | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin