39. Bölüm / Kanlı Bebek

Start from the beginning
                                    

Galiba en doğru olan karar erkenden bebeği almaktı. İçimdeki vicdan o zaman hiç susmayacaktı biliyordum fakat bir bebek dünyaya getiremezdim. Belki de o bebek hayata tutunmamı sağlayacaktı, erken mi karar veriyordum?

Düşündükçe daha da karmaşaya giriyordum. Tam aldırmanın doğru bir karar olduğunu düşünecekken kalbime büyük bir vicdan azabı oturuyordu. Tek başıma yeterince düşünmüştüm, Ayazla konuşmam gerekiyordu birazda

Telefonu elime alarak numarasını tuşladım. Birkaç defa çalan telefon açıldığında, telefonun ardından Ayazın sesi geldi. "Alo"

"Ayaz müsait misin" diye sordum. Olumlu bir ses çıkartıp "Müsaitim" dedi.

"Buluşabilir miyiz, ikimiz baş başa konuşup karar vermemiz daha doğru böyle bir konuda."

"Tamam birazdan evinde olurum" diyerek telefonu kapattı. O gelene kadar yatağı toparlayıp üzerime temiz kıyafetler giymiştim. Mutfağa geçip kahve için sıcak su koydum. 5 dakika sonrasında kaynayan suyla, iki tane sert bir kahve yaptım.

Suları bardağa boşaltma işlemim bittiği sırada zilin çalmasıyla mutfaktan çıkarak kapıya yönelip açtım. Ayaz elinde bir poşetle kapıdaydı. Başıyla selam verdi, elimle geçmesini işaret ettim. Bir iki adımla evin içine girdi, yan yana olacak bir hizada dururken elindeki kese kağıdı gibi olan poşeti bana doğru uzatıp "Kahvaltı yapmamışsındır bu saate kadar diye sana birkaç birşey aldım" dedi. O kadar ince düşünceli bir insandı ki.

Hafif bir tebessüm edip "Teşekkürler" dedim. Sonrasında "Geçebilirsin" diyerek salona doğru işaret ettim. Başını sallayarak salona girdi, ikili koltuklardan birinin köşesine doğru otururken bende mutfağa gidip hazırlamış olduğum iki kahveyi alıp salona geri geçtim.

Onun oturduğu ikili koltuğun bir diğer ucuna da ben oturup, yüz yüze gelebilecek şekilde ona doğru döndüm. Getirmiş olduğu poğaça sandiviç türü şeyleri de poşetten sıyırıp öylecene koydum. Bir poğaçayıda özellikle Ayazın kahvesinin yanına koymuştum. "Bu bitecek" diye uyardım. Eminim ki oda birşey yememişti

Gözleriyle beni onayladı. Sonrasında konuşmam için gözlerini bana dikti.

"Fazla uzatmak istemiyorum, ikimizinde şuan ki yaşamı bir çocuğa bakıcak kadar ne sakin, ne de hayat tarzımız buna el veriyor. Çocuğu aldırmak istiyorum." Bu zamana kadar çok can almıştım, yada can almak konusunda çok rahat konuşmuştum fakat benden parça bir canı öldürmek hakkında konuşmak bile çok koyuyordu.

Yüzünde bir tepki oluşmadı, ya bir sevinç yada bir üzüntü. Sadece başını olumlu anlamda salladı ve "Nasıl istersen" dedi

Oda çok iyi biliyordu bu çocuk dünyaya gelirse hayatı ceheneme çevrilenebilirdi. Onun yerine daha nohut tanesi gibi küçücük olan bedeni cenete gitmeyi hak ediyordu.

Uzanıp kahvemden bir yudum aldım. Bakalım bu vicdan azabıyla hayatımı nasıl devam ettirecektim. 

Kahveyi geri masaya koyduğum sırada zilin çalmasıyla refleks olarak gözlerim kapıya doğru çevrildi. Ayazın da bakışları dış kapıya doğru döndüğünde "Birisini mi bekliyordun" diye sordu, başımı olumsuz anlamda salladım. Ayaklanıp kapıya ilerledim ve dış kapıya açtım. Kapıda kimse bulunmuyordu, başımı uzatıp sağa sola bakarak birinin olup olmadığına baktım. Hiç kimse yoktu

Kaşlarım çatıldı, tam kapıyı örtmek için geri çekilecekken kapının önünde ayağımın altında bulunan siyah renkli büyük bir kutu gördüm.

Tedirgince kutuya uzanıp aldım. Sonrasında kapıyı örtüp içeri geri geçtim. Ayaz bana bakarak "Kim" diye sordu.

Başımı bilmiyorum anlamında sallayarak "Kimse yoktu, kutu buldum yerde" dedim.

YENİDEN SEVEBİLİR MİSİN Where stories live. Discover now