23. Bölüm

1.5K 116 10
                                    

Celil'in söylediği otele gittiğimde kendimi bu kadar rahat hissedeceğimi düşünmüyordum, o kadar geniş ve ferah bir odaydı ki, çok temizdi. Benimle ilgilenen adam otelin müdürüydü ve çok saygılıydı. Bana bir ihtiyacım olduğunda mutlaka direkt onu aramamı, hemen halledeceklerini söyledi.

Bu otel odası aylardır kaldığım evden çok daha rahat ve huzurluydu. Yatağa uzandım ve anında uykuya daldım. Celil'le kavga etmiştik ama bunu ve diğer tüm sorunları yarına bırakmaya karar verdim. Şu an tek ihtiyacım derin bir uykuydu. Kabussuz ve kesintisiz bir uyku..

Uyandığımda hava aydınlıktı, bir an nerdeyim anlayamadım. Kalkıp odaya göz gezdirince dün geceyi hatırladım. Telefonuma bakınca Celil'in aradığını gmedim, defalarca..

Tam aramak üzereydim ki kapı açıldı, gecenin tüm yorgunluğu üzerine çökmüş halde Celil karşımdaydı. Yıkıldı yıkılacak gibiydi.

-Telefonunu neden açmıyorsun Nazenin?

-Uyumuşum hiç duymadım, şimdi ben de tam seni arayacaktım.

Kavgaya kaldığımız yerden devam edeceğimizi sanıyordum ama bir anda yanıma geldi, beni kendine çekti. Belimden öyle sıkı kavradı ki bir anda nefesim kesildi. Saçlarımı sağ eliyle kavradı, dudaklarıma dudaklarını adeta açlıkla bastırdı. Bu her zamanki gibi değildi, daha şiddetliydi ve hoşuma gittiğini fark ettim. Öpüşürken benden dün gecenin hıncını alıyordu sanki. Dudaklarımdan ayrılmadan yatağa attı beni, nefesi o kadar hızlıydı ki bir an kalbi duracak sandım. Ama ben de kendi nefesimi toparlayamıyordum. Bileklerimden tutup ikisini de başımın üstünde birleştirdi, bu halde tamamen onun insafına kalmıştım, bana istediğini yapabilirdi. Kendimi tam anlamıyla ona bırakmak inanılmaz derecede zevk vericiydi. Aslında şu anda benimle sadece sevişmiyordu, bana kontrolün kimde olduğunu göstermek istiyordu. Bu olumsuz anlama gelebilecek gibi görünse de asıl demek istediği benimle ilgili kararlarına ondan başka kimse müdahale edemezdi. Bunu her hareketinden, her sözcüğünden anlıyordum. Boynumu öperken tüm ateşim sanki orada, nabzında toplanmış gibiydi, sesi hırıltılı çıkıyordu ama söyledikleri beni daha da alevlendiriyordu.

-Sen benimsin Nazenin. Gidemezsin.

Tahmin ettiğim gibi dün gece evden gitme meselemde takılı kalmıştı, bileklerimi bıraksa ellerimi saçlarına geçirmek istiyordum. Ama bugün tüm otorite oydu, ve kendimi tamamen bıraktım. Bıraktım ki beni alsın, kendine katsın, paramparça etsin ve tekrar toplasın, sarssın şiddetiyle.

-Seni seviyorum, çok.. çok..

Daha önce defalarca onu sevdiğimi söylemiştim elbette ama bu kez farklıydı, o da farkındaydı.

-Gitmeyeceksin söz ver bana, ne olursa olsun gitmeyeceksin.

-Nereye gidebilirim ki? Sensiz nefes bile alamıyorum.

Kollarımı bıraktı ve beni kucağına aldı, şimdi kucağında yüzüm ona dönüktüm. Tüm hücrelerimde varlığını hissediyordum. İçimi ısıtıyordu, her zerremi kendiyle dolduruyordu.

-Bak bana, yüzüme bak. Gözlerini aç Nazenin.

Bu zevk anında gözlerimi açabilmem zaman aldı ama yüzüne baktığımda o yüzde hem korku hem şefkat gördüm, hem aşk vardı hem tutku. Yorgundu ama arzu doluydu yüzü. Hayatım boyunca daha güzel bir şey görmemiştim. Mucize gibiydi, nasıl beni bulabiliyordu bu?

Göz göze gelince beni kendine daha da bastırarak fısıldadı.

-Sana ihtiyacım var, sadece sana. Yaşamak için sana muhtacım.

Biliyordum, çünkü benim için de böyleydi. Geniş göğsünü öptüm, öptüm. Bu koku için neler vermezdim? Ömrüm boyunca bu kokuyla uyuyup uyanmak istiyordum.

İkimiz de kan ter içinde yatağa uzandığımızda ne kadar süredir o haldeydik hesaplayamadım. Arkamdan bana sarıldı, yüzünü saçlarıma gömdü.

-Çok yorgunum.

-Uyu sevgilim, ben buradayım.

Daha sıkı sarıldı, hemen uykuya geçtiğini anladım. Ama asla bırakmadı beni. Günlerdir yaşananlar nereye gitmişti sahi? O kadar kaygı, korku ve üzüntü bir çırpıda silinip gitmişti. Vücudumuzdan akan terlerle birlikte hepsi kaybolmuştu.

Celil akşama doğru uyandı, o uyurken ben de bir uyuyup bir kalktım. Sadece yanında olmak bile benim için son geçen günlerden sonra bir nimet gibiydi.

Birkaç defa telefonunun çaldığını gördüm, sesi kapalıydı ama ışığını fark ettim. Uyandırmadım, biraz da onlar merak etsin bakalım diye düşündüm.

Uyandığında saat altıya geliyordu. Sonunda biraz dinlenmiş olduğunu görmek içimi ferahlattı. Yüzümü yüzüne dönerek sakallarını okşadım.

-Sana sakal çok yakışıyor biliyor musun?

-Tıraş olmayacağız bundan sonra anlaşıldı.

Gülümsedim, yanaklarını öptüm. Usul usul ama yoğun bir aşkla.

Geri çekildiğimde gözleri yine bulutluydu.

-Seni aradılar sanırım, telefonun yanıp sönüyordu.

-Bir bakayım, annemi merak ediyorum.

-Eve geldi değil mi?

-Evet onu bırakıp buraya geldim.

-Ne zaman döneceksin,

-Nereye?

-Evine.

-Evim neresi? Benim evim senin olduğun yer, sen de şu an buradasın demek ki evim de burası.

Geldiğinden beri korktuğum şeyi sonunda açıklığa kavuşturdum. Gidecek olmasından ödüm kopuyordu.

-Ne oldu Nazenin? Ben senin gibi seni terk edip gitmeyi ilk seçenek olarak göremiyorum.

-Yine başlamayalım.

-Tabi, bir dahaki gitmeye kalkışmana kadar susalım en iyisi.

-Kendini hiç benim yerime koymuyorsun. Seni terk etmedim. O evde daha fazla duramadım, ya korkumdan kapımı bile kilitliyordum. Bu ne demek anlayamıyor musun?

-Sen o evden gitmek için yapmadın ki bunu, bana ceza vermek için yaptın.

-Evet! Çünkü sana kızgındım. Yanında olanın ben olmasını istiyordum Aliye değil. En kötü anında ben elini tutmak istiyordum. Benden güç almalıydın.

-Zaten senden güç aldım, yanımda kimin olduğu önemli değil. Yanımda sadece sen vardın. Düşmek üzere olduğum her an beni ayakta tutan tek şey sensin. Kendime katlanamadığım her an, dayanamayacağımı düşündüğüm her an yalnızca senin sesini hatırlayarak tutunabiliyorum. Seni o ortama sokmak istemedim o gece. Evde daha güvende olursun sandım. Herkes çok gergindi çünkü, annem o haldeyken sizi karşı karşıya getirmek istemedim. Seni korumak istedim. Konuşamadım seninle çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. Allak bullak olmuştum. Yine de annemi kaybedeceğimi sandığım anda bile hayata tutunacak bir şeyim vardı. O anda bile senin için, sadece senin için güçlü kalmaya çalışıyordum. Seni ayakta tutmak için ben de ayakta olmalıydım. Ama meğer sen o anlarda beni terk etmeyi düşünüyormuşsun.

Telefonu yine çaldı, açmak için dışarı çıktı.

Onu terk etmek niyetinde olmadığımı nasıl anlatacağımı bilmiyordum. Celil'e içimi olduğu gibi gösteremiyordum. Hala benden şüphesi vardı belli ki, benim de yok muydu? Onun annesini ya da karısını bana seçeceğine inanmamış mıydım? Şimdi çok çocukça geliyordu. Şu halini gördükten sonra bir daha asla onun hakkında acabalarım olmayacaktı.

(15 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar ♥️)

VİCDANWhere stories live. Discover now