Koridordan ayrılıp bahçeye indim, kafeteryaya bakmamıştım. Belki oradadır diye düşünmüştüm. Koşarken birden kolumdan tutulmasıyla şaşırdım ama hemen sonrasında içimi büyük bir rahatlama kaplamıştı. Çünkü beni durduran Chanyeol'dü, kolumdaki parmaklarını aşağı indirdi ve elimi tutup yürüdü. Binanın yan tarafına geçtiğimizde duraksadı.

Başını eğip boynundaki künyeyi çıkardı ve benim boynumdan geçirdi. Üniformamın önünü kendine doğru çekip künyeyi içeri soktu ve hemen ardından iki eli yanaklarımı buldu.

"Ben gelene kadar iyi bak, tamam mı?" Gülümsedi. Ona bakmadığım için dikkatimi çekmek ister gibi yanaklarımı sıktı. Gözlerimi ona çevirdim, ellerinden birini saçlarımda gezdirirken diğerini serbest bıraktı. "Güzel koruyacağından eminim." dedikten sonra yanağımdan bir makas aldı.


Pezevenk Ju Dan Tae'nin, Chanyeol'ün künyesine dokunmuş olabileceği düşüncesi aklıma geldiğinde, elini öyle sinirle itmiştim ki adam yere düşmüştü. Zaten hemen sonrasında da bahçedeki birkaç asker aramıza girip bizi ayırmıştı.

+++

"Binbaşı Ju Dan Tae, Byun Baekhyun'u çağırıyor." Yatakhaneye gelen askerin sesini duyduğumda tam anlamıyla sıçtığımı hissetmiştim. Heriften bıkmıştım, hayatımı sömürüyordu. Hayatımı bitiriyordu...

Sehun dikkatli olmamı söyleyip omzumu sıvazladı. Yatakhaneden çıkıp en kısa sürede öldürmek istediğim o adamın odasına girdim.

"Beni çağırmışsınız."

"Ceketini ve atletini çıkar. Bu bir emir." dediğinde çoğu zaman yaptığı gibi çıplak bir şekilde beni rüzgarın önüne koyacağını düşünmüştüm.

Bazen "ceza" olarak bize kıyafetlerimizi çıkarmamızı söylüyor, vücudumuzu ıslatıp ağaçların önünde rüzgar yememizi istiyordu. Tam da bir psikopatın(?) yapacağı bir şeydi.

Üstümdekileri çıkardığımda tekrar konuştu. Sesi her zamankinden ciddiydi, sanırım sabah ona vurduğum için oldukça sinirlenmişti. "Ellerini uzat. Bu bir emir."

Ellerimi ona doğru uzattığımda beyaz, ince ve plastik kelepçeyle bağladı ve sonuna kadar sıktı. Arkamdaki kapısını kilitlediğinde ciddiyetle ona döndüm. Ne yapmaya çalışıyordu?

Karşıma geçip ellerini omuzlarıma koyup sıktı. Aptal gibi sırıttığında herhangi bir tepki vermedim.

"Sence de büyük bir ceza hak etmedin mi?"

"Hak etmedim. Durduk yere bana vuramazsınız." dediğim an odayı inletecek kadar ses çıkaran bir tokat attı. Kızaracağından hiç şüphem yoktu.

"Emin misin? Vurdum işte."

Bu sefer sırıtan bendim, bağlı ellerimi gösterdim. "Normalde vuramazdınız bence." Sinirden güldüm, düştüğüm durum karşısında duygu değişimleri yaşıyordum. Elimden her an kaza çıkabilir gibi duruyordu.

Sözlerimin üstüne beni saçımdan tutup odasındaki banyoya sürüklemiş ve soğuk suyu açıp kafamdan aşağıya tutmuştu. Su damlaları vücudumda kayıp giderken muzipçe gülüp ellerini karın kaslarımda gezdirdi. Karnıma yumruk atacağını sanmıştım ama parmakları göğsüme değdiğinde anında geriledim.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang