Yirmi Altı

116 7 4
                                    

Konferans salonuna geçtiğimizde Tao benden uzaktaydı. Jackson'ın yanına kuruldum. Terleyen avuçlarımı sildim. Alex kolumu okşadı. Neden gergindim bilmiyordu ama destek oluyordu işte..
Müfettiş konuşurken korku ile dinledim.

"Siz öğrencilerin önünde şeffaf bir şekilde konuşmak en iyisiydi. Öğrenciler arası zorbalık için gelmiştim. Lakin.. Elime bambaşka sonuçlar geçti."

Yanında duran öğretmeni gösterdi.

"Bayan Kim, yaptığı yanlışı da itiraf etti. Dilerseniz kendi ağzından duyalım, lütfen bayan kim."

Bayan kim bir adım öne atıldı. İlk önce eğilerek özür diledi. Herkes merakla bekliyordu.

"Ben, kim seol gi. İngilizce öğretmeniyim. Görevimi şerefi ile yere getiremedim...''

****

Sessizce iç çektim. Onu bu halde görmek... İnsanların aşağılayıcı bakışları ilk defa tamamen ben dışında birindeydi, bu kişinin Kris olması içimi parçalıyordu. Yine de içimdeki öfkeye hakim olamıyordum. Yanlıştı...

Yan taraftan Chen konuştu.

"Çok güvendiğin şu herife bak, eminim seni de kull-"

"Biliyorum Chen. Kes sesini artık! Biliyorum."

Dişlerimi sıkıp Kris'e geri baktım. Kulaklarımı kapattım, duymamaya çalıştım. Jackson elimi tutup indirdi. Bana uzun uzun baktı.

"Korkma. Ben yanındayım. Hiçbir şey olmayacak."

Titrek bir nefes aldım. Müfettiş sessizliği tekrar sağlayınca konuştu.

"Öğretmen kim seol gi, görevinden uzaklaştırıldı. Wu Yifan ve kim Hera. Özür dinledikten sonra cezanıza disiplin kurulu ile karat verilecektir. "

Müfettiş bana bakınca yutkundum, bakışlarımı kaçırdım.

"Ben.. Özür dilerim. Özür dilerim."

Tekrardan koltukları dolduran öğretmenler dahil velilerden kargaşa ve hakaret sesleri yükselirken daha fazla dayanamadım. Her şey benim elimdeydi. Bu yükü kaldırmakta kaldırmamakta! Babamın yaptıklarını ben çekemezdim..

Koşarak kalabalıktan sıyrıldım. Hızla merdivenleri çıktım, çatıya gelince kapıyı açtım.

 Yutkundum,derin bir nefes aldım ve ve ilerleyip kenardaki yüksekliğe çıktım.

Kris'in çıktığını fark edince ayaklandım ben de. Hayır, yanına gitmeyecektim. Konuşmayacaktım. Sadece başım ağrımıştı işte. Ellerimi cebime soktum. Arkasından gelen beni bile fark edemeyecek durumdaydı. Bahçeye yönelecekken çatıya çıkan merdivenlerden gittiğini görünce gözlerimi büyülttüm.

Oh, sanırım hava alacaktı. Ama bahçe varken neden... Peşinden çıktım sessizce. Kontrol edecektim sadece. Kontrol. Aralıklı kapıdan bakmaya çalıştım.

İlk defa ağladığımı hissediyordum. Babam, bana vurduğunda bile gözümden yaş gelmezdi. Dolmazdı bile gözlerim. Ama şimdi aniden her şeyi kaybetmiştim. Babam artık daha da öfkeliydi. Tao, Alex.. Diğerleri.. Tek kalan Jackson'dı. Belki de, zorla.

Biraz daha yaklaştım. Bir adım daha atarsam, bedenim yerle bir olacaktı..

"Ben bir şey yapmadım.. Hiçbir şey yapmadım.."

Kendi kendimle sayıklarken gözlerimi kapattım. Kollarımı iki yana açtım. Karşılaştığım manzara korkudan bir an nefesimi kesmişti.

Tam demirliklerin ardında, en uçta duran Kris'in söyledikleri zihnimde yankılanırken kendim bile anlayamadan bir anda koşarak bedenini geriye çektim. Üstüme düşen bedene sıkıca sarıldım ve hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Konuşmak istesem de olmuyordu. Nefes dahi zor alıyordum.

HomofobikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin