"Hendery miydi?"

"Hm?"

"Altı yıl önce ilişki yaşadığın kişi. Hendery miydi?"

"Hayır! O heteroseksüel. Heteroseksüel olmasa bile, Hendery benim kardeşim, en iyi arkadaşım öyle bir şey asla...—!!"

"Onun için hâlâ bir şeyler hissediyorsun musun peki? Yani şu diğer adam için?" Jaehyun Doyoung'un gözlerine bakarken gördüğü kıskançlık değildi, kendine güvensizlikti ve bu Jaehyun'u garip bir şekilde rahatsız etmişti.

"Bir işte birlikte çalışmak zorunda olduğum biriydi. Farklı bir kurumdan biriydi diyebiliriz sanırım. Hendery'nin politikası asla ortak çalışma yapmamaktı ama o zaman kabul ettiği işte karmaşık ilişkiler olduğu için onu başka bir çete ile çalışmaya ikna etmişlerdi. Zaten o işte şimdiye kadar yaptığımız tek ortak suikasttı. Tamamlanması iki hafta sürmüştü."

"Aşık mıydın?"

"Hayır. Tamamen fizikseldi sanırım? En azından benim için öyleydi. İşi bitirdikten sonra birkaç kez bana çıkma teklif etmişti ama kabul etmemiştim. İşe daha çok odaklanmak istiyordum o zamanlar." Ve zaten aşık olmayı ya da birinin beni sevmesini hak etmediğimi düşünüyordum diye içinden eklemişti Jaehyun, sesli söyleyememişti. Peki şimdi bu çocukla ne yapıyordu? Neden ona bu gece hayır dememişti? Ve neden onunla bir şeylerin içine çekiliyormuş gibi hissediyordu?

"İrtibatta kaldınız mı?"

"Hayır. Sanırım ilk başta biraz sinirlenmişti. Onu altı yıldır görmüyorum. Yine de hâlâ sektörde olduğunu duydum."

"Ve başka kimse yok mu yani? O senin sonuncun muydu?"

"Evet. Ama geçmiş hakkında konuşmayı sevmiyorum. Çok fazla şey söyledim zaten."

"Konuşmanı seviyorum. Yeterince konuşmuyorsun."

"Muhtemelen son iki günde tüm bir yıl söylediğimden daha fazlasını söylemişimdir." diye homurdandı Jaehyun.

"Yalnız nasıl yaşadın?!" Doyoung konuşurken bir yandan da Jaehyun'un dudaklarına 'seninle burada olduğum için minnettarım' dercesine bir öpücük bırakıp başını yeniden kasıklarına koymuştu. Doyoung'un öpücüğü Jaehyun'un göğsünün patlayacak gibi hissetmesine neden olmuştu.

"On yıldan fazla bir süredir kendi başıma gayet iyiyim."

"Jaehyun?"

"Hm?"

"Neden yerde yatıyorsun?" Bunu sorarken Doyoung'un gözlerinde endişeden başka bir şey yoktu ama bu Jaehyun'un tartışmak istediği son konuydu. Kim olursa olsun bunun hakkında konuşmak istemiyordu. Bu yüzden sadece içini çekti ve hiçbir şey söylemedi. Doyoung'un tekrar sormasını bekliyordu, biliyordu ki o kolay pes edecek türden biri değildi. Bir kaç dakika geçmesine rağmen Doyoung'un hiçbir şey söylememesi onu şaşırtmıştı. Doyoung bir şeyler söylemek yerine göğsüne daha çok sokulmuş ve kıvrılmıştı, parmakları ile de sol kolunu okşamıştı.

Sanırım Doyoung'un sevgi dili temastı. Bulaşık makinesinin önünde öpüşmeye başladıklarından beri Jaehyun'a dokunmayı bırakmamıştı. Jaehyun son on yılın çoğunu kendi başına yaşayarak ve kendisinden başka kimsesi olmadan geçirmişti, bu yüzden Doyoung'un sürekli dokunuşlarından dolayı boğulmuş hissetmeliydi gibi geliyordu ama aksine tek istediği onun dokunuşuna ve ilgisine daha fazla maruz kalmaktı. Jaehyun gözlerini kapatarak kolunu Doyoung'un sırtına doladı. Sonra Doyoung'un saçının ve teninin kokusunu içine çekti, o kadar huzurlu hissetti ki neredeyse huzurdan dolayı endişeye kapılacaktı.

"Bence," Doyoung'nun sesi yumuşaktı ve dudakları ise Jaehyun'un tenine karşı hafif bir sıcak nefes bırakıyordu, "Bence kendini cezalandırmak için yerde uyuyorsun. Çünkü insanları öldürmekten dolayı suçlu hissediyorsun - öldürdüğün kişiler ölmeyi hak eden kötü insanlar olsalar bile. Ve bu yüzden yatakta uyumak gibi basit zevkin tadını çıkarmayı bile kendine çok görüyorsun çünkü bunu bile hak etmediğini düşünüyorsun, kısaca kendini cezalandırıyorsun."

"Yeterli bile değil." dedi Jaehyun basitçe. Doyoung'un yanıldığını göstermek için söylediklerine karşı itiraz edebilirdi ama ne anlamı vardı ki? Doyoung, kalbinin iç işleyişini içgüdüsel olarak biliyor gibiydi sanki.

"Yeterli değil mi?" Doyoung, Jaehyun'un yüzünü net bir şekilde görebilmek için başını kaldırdı ve doğruldu. Yatağın yanlarındaki lambaları daha önceden kapatmışlardı, oda, odanın içindeki banyodan sızan elektrik ışıklarıyla hafifçe aydınlanıyordu. Jaehyun fazla bir şey göremiyordu ama Doyoung'un yüzündeki endişeli bakışları görebiliyor ve sesindeki endişeyi duyabiliyordu.

"Kendimi asla yeterince cezalandıramayacağım." Jaehyun'un sesi boğuk bir fısıltı halinde çıkmıştı.  Asla kazanamayacağı bu savaş hakkında düşününce gözleri yaşlarla doluyordu her zaman.

"Bence kendini haketmediğin kadar fazla cezalandırdın bile." Doyoung, Jaehyun'un yüzünü ellerinin arasına alıp onu öpmeden önce üzgün bir şekilde başını salladı. Jaehyun, Doyıung'un dudaklarının kendisininkiler ile karşılaştırılınca ne kadar hassas ve yumuşak olduğunu bir kere daha hissetmişti.

"Lütfen. Lütfen beni kurtar." diye fısıldadı Jaehyun onu öperken, dili Doyoung'un ağzının sıcaklık gelen boşluklarını işgal ediyordu. İlgiye olan açlığı yüzünden çaresizlik içinde olan Jaehyun, Doyoung'un her dokunuşunun şefkati sayesinde iyileştirici bir ilgi yağmuru içinde kavruluyordu. Jaehyun Doyoung'a onu hiç bırakmak istemiyormuş gibi sarılıyordu ve kollarındaki adamın yanaklarını ıslatan gözyaşlarını fark etmemesi için dua ediyordu.

while we are in love'ın kurgusunu tamamladım taslaklarda şimdi ise sadece düzenleyip kalan bölümleri yayınlamak kaldı son bölümü yazarken çok nostaljik hissettim ilk zamanları hatırlıyorum, gerçekten teşekkür ederim wwail'a ilgi gösteren herkese, umarım güzelce yayınlayıp tamamlayabilirim ve güzel bir hatıra olarak kalır bana. 🤎

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin