chapter 2

239 46 7
                                    



    Doyoung, mantıklı olmayan sesler duyduğunda kapısının önünde durmuştu. Filmlerde duyduğu replikler gibiydi bunlar ama kendi evinden gelmeleri saçmaydı.

"Biz yapmadık! Yemin ederiz! Biz hiç görmedik bile-" Uzuvlarına sızan korku ile Doyoung oda arkadaşı Ten'in sesini tanımıştı. Çılgıncaydı ve anlayamamış, ama kesinlikle onun sesiydi bu.

"Yalan söylüyorsun!" Kızgın, bariton bir ses Ten'i susturmuştu. Ardından sanki rahatlatmak isterken çıkardığımız eklem çıtırtılarını andıran bir kırılma sesi çıkmıştı, hiçbir ses yalıtımı olmayan kapıdan ve duvardan açıkça duyulan acı bir çığlık izlemişti bu sesi.

"Bayım, ger-gerçekten hiçbir şey bilmiyoruz. Biz değildik! Yapmayı-" Bu sefer ise histerik ve çaresizlik içinde bağıran Jungwoo'ydu.

"Eorerum seni Hangyeol'u öldürmen için mi tuttu? Bana cevap ver!"  Adam, her kimse, zaten yeterince tehditkar bir ses ile konuşuyordu bu kadar bağırmasına gerek yoktu. Doyoung dairenin dışında olmasına rağmen sesi her duyduğunda irkiliyordu, her kelimenin kırbaç etkisi vardı sanki.

"Eoreum veya Hangyeol isimleri hiç duymadım, yemin ederim!"  Sesin sahibi Jungwoo gibi geliyordu, ama Doyoung emin olamıyordu çünkü oda arkadaşının sesi çok farklı geliyordu - içinde bulundukları korku ve endişeden ne halde olduklarını tahmin edebiliyordu.

"Benim duyduklarım bana aksini söylüyor. Eğer Hangyeol'un ölümünden siz pislikler sorumluysanız özgürce devam etmenize izin veremem."

"Ama biz masumuz! Doğruyu söylüyoruz, size yemin ediyorum! Bahsettiğiniz adamı hiç görmedik bile; onu nasıl öldürmüş olabiliriz?"

"Size, ikinizin Hangyeol'un öldürüldüğü binayı terk ederken çekilmiş fotoğraflarınızı gösterdim ve olay yerinden kaçtığınıza dair görgü tanığı ifadelerini bile var."  Ses acımasız ve uzlaşmazdı. Her geçen saniye Doyoung'un midesi endişeyle sıkışıyordu. Ten ve Jungwoo'ya ne yapacaklardı?  Onlara zarar verirler miydi? Neler olabileceği hakkında düşünmek bile kalbinin çok hızlı atmasına sebep oluyordu.

"Ben doğruyu söylüyorum ama açıklayamıyorum. O-o gün oradaydık ama bu Hangyeol denen adamı hiç görmedik. Sadece birkaç mal almak için oradaydık."  Mal?  O sikler ne tür mallar topluyor olabilirlerdi? Uyuşturucu olmasa iyi olurdu, çünkü eğer öyleyse bu adamla konuşmalarından sağ çıksalar bile Doyoung onların canına okuyacaktı.

Adam hayal kırıklığı içinde "Bu hiçbir yere gitmiyor," dedi, Doyoung, tekmelenen mobilyaların sesiyle irkilmişti. "Sizi başka bir yere götüreceğim, böylece ihtiyacımız olan bilgiyi sizden alabiliriz. Sizi konuşturmak için yapmamız gerekeni yapacağız, bizden bir şey saklamayı bile denemeyin."

"Biz değiliz... Değilim..Yapamam-" Ten'in sesi çılgına dönmüştü adeta. Bu Doyoung'u şaşırtmamıştı çünkü Ten her zaman için gergin biri olmuştu, aynı zaman karanlıktan da korkardı mesela.  Stres altında asla iyi tepki veremezdi ve olası bir baskı ve işkence ile tehdit edilmesi onun için kesinlikle travmatik olabilirdi.

"Ne yaptığını sanıyorsun?"  adam, Doyoung sesi gittikçe artan bir dizi ayak sesi duymadan hemen önce bağırmıştı.  Ten ön kapıya doğru mu koşuyordu ?  Kahretsin, bu kesinlikle pek iyi bir hareket değildi. Doyoung içgüdüsel olarak kapıdan uzaklaşmıştı.

"Hayır-!"  Oda arkadaşlarının sesleri bir korku ulumasına dönüşmüştü; ve Doyoung, kapıdan uzaklaşıp geriye doğru acele ile hareket etmeye başlamıştı. Bir yandan yardım etmek istese de oraya gitse bile arkadaşlarını kurtarmayacağını biliyordu.  Yapacağı tek şey, halihazırda oldukça tehlikeli olan bir durumu daha da gergin bir hale getirmek olacaktı.  Kısaca daireye girmesi davetsiz misafirlere pazarlık yapabilecekleri bir beden daha vermesi demekti.  Yardım bulması gerekiyordu, polisi aramalı mıydı? Evet yapması gerekiyordu...

Tam o anda bir susturucu tarafından susturulmuş olan silahın sesi kulaklarında çınlamıştı. Bir, iki, üç, dört... Doyoung'un içini her atış sesini duydukça ayrı bir korku sarıyordu. Kulaklarını olabildiğince sıkı kapatmıştı, buna rağmen acı acı gelen derin inlemeler ruhunu kesen hançerler gibiydi.

Buradan çıkmam gerek diye düşünüyordu, Doyoung kaçış yolu için çılgınca etrafına bakıyordu, bir çıkış yolu bulmalıydı.  Merdivenlerden çıkarsam, bana yetişeceklerdir. Herhangi bir kapı çalarsam evde kimse olamayabilir... Bir dakika, sigara içmeyen komşu evde olmalıydı!

Panik ve korku içinde Doyoung kafasını o komşusunun  kapısına çevirmişti

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin