chapter 20

160 36 6
                                    



   Doyoung'un onun üzerindeki bu etkisinin nedenini hala çözememişti. Başta o sadece koridorun karşısında yaşayan bir çocuktu. Çok fazla sigara içen bir çocuk.  Saçlarının uçları kiraz kırmızısı olan bir çocuk. Dövmeleri çok dikkat çeken bir çocuk.  Jaehyun'un tüm hayatını kaçınmaya çalışarak geçirdiği her şeye fazlaca sahip olan bir çocuk. 

Apartmanda yaşadıkları aylarda, Jaehyun hiç onu tanımak istediğini hissetmemişti, onun hakkında hiçbir zaman özel bir merak duymamıştı. Peki neden Jaehyun şuan aniden onun hakkında bir şeyler bilmek istiyordu. Cildine kazınmış gizemli tasarımların arkasındaki hikaye neydi mesela? Jaehyun'un göremediği yerlerinde, vücudunda başka dövme var mıydı?  Neden bu kadar çok sigara içiyordu?  Jaehyun'un neden yerde yattığını bu kadar çok umursamıştı?

Jaehyun, Doyoung hakkında bu ani bilgi susuzluğunu açıklayamıyordu ve sadece bunun geçici bir delilik olmasını umuyordu. Açıklayamadığı bir diğer şey ise son iki gecedir bu çocukla odasındayken neden bu kadar iyi, kolay uyuduğuydu.  İki gün önce tamamen yabancı olan ve Jaehyun'un hayatı hakkında daha fazla ayrıntıyı ortaya çıkarmamak için gösterdiği özene ve kararlı çabalara bakılırsa teknik olarak hala bir yabancı olan bir çocuğa karşı şimdi neden böyle hissediyordu?

Adını bile öğrenmeyi başarmıştı. Jaehyun en son ne zaman birine gerçek adını söylediğini hatırlamıyordu bile.  Kendi adını yüksek sesle söylemeyeli yıllar olmuştu.  Genellikle insanlarla paylaştığı takma adlarıydı. Peki Doyoung'a neden takma adlarından birini söylememişti?  Sonuçta gerçek adını tahmin etmesi imkansızdı, ayrıca onun sürekli olarak Bayım demesinden de kurtarabilirdi. Bu yapması gereken en mantıklı... en mantıklı hareketti ama yine de Jaehyun ısrarla ona gerçek adını söylemişti.

Neydi bu umursamazlık?  Pervasız bir insan değildi oysaki, son iki gündeki davranışları hiç mantıklı gelmiyordu.  Sırf bu yüzden Yangyang'ın ziyarete gelmesini istemiyordu içten içe.  Hendery ve Yangyang öğle yemeğinden sonra buraya uğrayacaklardı, soracakları için hiç sabırlanmıyordu çünkü kendi kafasında bile çözmediği çok şey vardı henüz. Çocuğun hata yapmamasını ve ona adıyla seslenmemesini umdu çünkü bu kesinlikle Hendery'nin onu kınamasına neden olacaktı.

Sırtında bir kıpırdama hissetti, Doyoung'un alnı sol kürek kemiğine arkadan baskı uyguluyordu. Doyoung'un derisi sırtına karşı ılık bir hava üflüyordu sanki, Jaehyun uzaklaşmaya çalışsa da vücudu işbirliği yapmıyordu.
Doyoung uykuda nefes alıp verirken, sıcak nefesleri sırtını ısıtmıştı. Yanında başka bir bedeni bu şekilde hissetmeyeli uzun yıllar olmuştu, zaten hissetse de bu Hendery'e sarılmak gibi bir şey değildi.  Vücudu, her iki kişi için aynı şeyi hissetmemişti. Bu yıllar önce sarıldığı o on dört yaşındaki sıska çocuğa karşı hissettilerinden farklıydı. Doyoung'un dar omuzları vardı, vücudu ise kıvrımlıydı, kalçaları yumuşak feminen bir kıvrıma ve hata sahipti. Jaehyun ise kemiklerden, yağsız kaslardan ve sert hatlardan oluşuyordu, Doyoung'un ki gibi vücutlara alışık değildi. Özellikle de bu kadar yakınında bir vucüt olmasına alışık değildi. Hiç rastgele ilişki kurmamıştı ve bu çocukla... bir ilişkiye başlamayı da planlamıyordu.

Doyoung yine hareket etmeye başlamıştı... ve bu sefer, Doyoung biraz kıpırdandıktan sonra döndü ve yanağını Jaehyun'un sırtının üst tarafına dayadı, kolu yavaşça havada savrularak Jaehyun'un kalçasına yaslandı kalçasında aşağı sarkan elleride karnına temas ediyordu. Jaehyun ise hızlıca gözlerini kapadı, göğsünde dolaşan duygu karmaşasına karşın bir iç çekti. Doyoung canlı, nefes alan bir battaniye gibi daha yakınına sokulduğunda neden hem kapana kısılmış hem de demirlenmiş hissediyordu.

Onu uyandırmam gerekiyor. Uzaklaşmam gerekiyor. Bir şeyler yapmaya ihtiyacım var...

Jaehyun'un aklındaki tüm kaçış düşünceleri bacaklarına dolanan ince bir bacak tarafından durduruldu. Bağlı gibi mi?  Hapsolmuş gibi mi?  Hangisini, nasıl hissettiğini bilmiyordu;  tek bildiği, nefes almayı bıraktığı gibi daha fazla hareket edemeyeceğiydi.  Doyoung'un vücudu Hendery'ninkine hiç benzemiyordu ve Doyoung, Hendery'e hiç benzemiyordu.  Hiçbir şekilde benzemiyorlardı.

Dışarısı hâlâ karanlıktı ve saati 4:27 olduğunu söylüyordu, güya Doyoung'un yatakta onunda yerde uyumaya başlamasının üzerinden yaklaşık iki saat geçmişti. Kendini Doyoung'un vücudunun etrafına yaptığı kafesten çıkarabilir ve birkaç metre ötede uyuyabilirdi ya da olduğu yerde kalıp onun sıcaklığını içine çekebilirdi. Sabah ve muhtemelen önümüzdeki birkaç hafta boyunca bundan pişman olacağını biliyordu ama Jaehyun sonunda kendisinin rahatlamasına izin verdi.  Yavaşça, kasları gevşeyerek, Doyoung'un vücudu ile kendi bedeni arasındaki boşlukları doldurdu. Doyoung'un naneli şampuanı ve mandalina aromalı vucüt losyonu, Jaehyun'un duyularını işgal etmişti, Jaehyun'un uzuvları ağırlaşmaya başladı. Doyoung'un nefesinin sakinleştirici ritmine tutunan Jaehyun da onula birlikte, nefes alıp verdi, nefes alıp verdi ve kendini ona bıraktı...

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin