Yanaklarına sulu sulu öpücükler bırakıp ayrıldım.

"İyisin değil mi? Bir yerin acıyor mu?" Dedim biraz endişeyle. Gülümseyip başını iki yana salladı. "Hayır ama acıktım." Herkes yine güldü. Bu sefer bende katıldım.

"Çocuklar biz çıkalım, belli ki torunlarım biraz konuşacak." Dedi dedem. Birkaç saniye sonra oda boşalmış oldu. Anında gözlerim doldu, bunu herkesin yanında yapmamak için kendimi zor tutmuştum.

"Abla, ne oldu?" Dedi Efe endişeyle yüzünü buruşturup. "Efe benim yüzümden, o bok beyinli, insan demek bile hakaret sayılacak göt herifler seni benim yüzümden kaçırdı." Diyerek bir kez daha sarıldım.

Kendimi bok gibi hissediyordum.

"Hayır kendini suçlamasana, sırf güzelsin diye sana kızayım mı? O orangutan suratlı varlıklar sadece beyinsiz oldukları için böyle bir şey yaptılar. Hem merak etme, öyle bir depoaya kapatıp işkence yapmadılar. Beni bir arabada tuttular sadece, üstelik tek başıma. Radyoyu açtım hatta." Bunu söylerken keyifle söylemişti.

Efe duygularını çok mu iyi saklıyordu yoksa gerçekten böyle miydi? Hayır, Efe'yi şu ana kadar tanıdıysam eğer duygularını çok rahat bir şekilde dışa vururdu.

"Peki o fotoğraf? Yani bağlandığın bir yer?" Dediğimde derin bir nefes verdi.
"Endişe etme, onda da kötü bir şey olmadı. Sadece öylesine bağlayıp fotoğraf çektiler, sonra da dediğim gibi bir arabaya bıraktılar. Zaten fazla zaman geçmeden bulundum." Dedi.

Efe ile yarım saat kadar sohbet etmiştik. Bana o adamların ne kadar aptal ve salak olduğunu anlıyordu. Her ne kadar keyifle onu dinliyormuş gibi görünsemde içimde hâlâ kötü his vardı. Evet hâlâ kendimi suçluyordum, en kötüsü ve zoru da bu ya, artık kendimi korkak hissediyordum. Bu kaçırılma olayları iyice travmam olmuştu.

Efe ayağa kalktı. "Her neyse güzel ablacığım, aşağı inelim ve yemek yiyelim. Açım valla." Dediğinde başımı iki yana sallayıp ayağa kalktım. "Yok yavrum, ben aç değilim. Hem birazcık yoruldum, uyuyacağım. Senin için sorun olur mu?" Dedim kendi yatağıma oturarak. Başını salladı.

"Olmaz, sen bilirsin. Sonra görüşürüz o zaman." Dedi ve odadan çıktı. Bu anı iple çekiyormuş gibi hemen kendimi yatağa bıraktım.

Yaşadığım şeyleri kısaca düşündüm. Aklıma gelen şeyle gözlerim dehşetle açıldı. Lan ben komada falan mıyım acaba? Ya bu yaşadığım her şey sadece bilinç altımın oyunuysa? Psikolojim'in sıçış döneminde olduğunu daha iyi anlıyordum...

Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve içeriye bir adam girdi. Bunu hiç görmemiştim, ne oluyor lan?

Anında doğruldum. Kaşlarımı çatıp, "sen kimsin?" Diye sordum. Kumral, uzun bir şeydi. Yaşı 20-25 arasında duruyordu.

Cevap vermeden karşıma geçip tekli koltuğa oturdu. Hadi ama ne oluyor, bugün daha fazla sürpriz'le karşılaşmak istemiyordum.

"Adım Ferhat." Dedi oldukça resmi ve kibar bir sesle. Tek kaşımı kaldırıp başımı omuzuma düşürdüm. "Ee?" Kendimi 'üzgünüm dostum ben Şirin değilim.' dememek için kendimi zor tutmuştum.

"Tanışalım, iyi anlaşırsak...." Deyip sustu. "Neyse tanışmaya bakalım." Hassiktir, gerildim lan.

"İyi anlaşırsak ne? Aman boş ver zaten moralim sıfır, bir de tanımadığım ve odama gelişi güzel girmiş bir adama kendimi tanıtamam bay Ferhat." Dedim ona soğuk bakışlar göndererek.

BİYOLOJİK AİLEM ✔️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin