•come in, i'll explain everything•

937 122 65
                                    

Hikayeye geçmeden önce kısa bir şey söylemek istiyorum. Bu kitabı kesinlikle daha çok kişi okusun veya işte birinci olsun diye yazmıyorum. Kesinlikle sadece yazmak istediğim için yazıyorum. Ama okunma sayısı ile oy ve yorum arasındaki uçurum beni üzmüyor değil. Tek istediğim hayalet okuyucu olmamanız. Bu benim de yazma isteğimi tetikliyor. Bu kadardı. İyi okumalar...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İşte o sırada pencereden birini gördüm. Karşı çatıya tünemiş siyahlara kaplı biri elindeki silahla nişan almış bir şekilde bana bakıyordu.

Nişancıyı görür görmez hemen kendimi yere attım. Yüreğim resmen ağzıma gelmişti. Kimdi bu? Neden benim odamı gözetliyordu? Ya da daha doğrusu neden beni bir silahla nişan almış bir şekilde gözetliyordu?

Bu soruların cevabı hakkında fazla düşünmeye fırsat bırakmadan gelen mermi sesleri ile kendime geldim. Beni onu gördüğümü anlamış olmalıydı. Şuan resmen taramalı bir tüfekle odamı penceremden darmaduman ediyordu. Yerde sürünerek telefona ulaşmaya çalıştım. Telefon yatağın yanındaki şifonyerin üstündeydi. Sürünerek şifonyerin yanına geldiğimde elimle başımı kaldırmadan telefonu bulmaya çalıştım. O sırada birkaç eşyayı yere düşürdüm ama bu gram umrumda değildi, şuanda canımın derdindeydim! En sonunda titreyen ellerimle zar zor telefonu buldum. Hızlıca açarak rehber kısmından doğruca Peter'ı aradım.

Zrrrrr zrrrrr...

Hadi Peter aç şu telefonu! İçimden dualar okurken bir yandan da Peter'a telefonu açmadığı için sövüyordum. Mermiler durmuyordu. Geçen her saniye ölüme yaklaşma ihtimalim daha çok artıyordu.

"Beni bu kadar çabuk özleyeceğini düşünmemiştim." sonunda telefonu açmıştı!
"Peter çabuk buraya gel! Birileri odama ateş açtı ve durmuyorlar!"
"Ne? Sen ciddi misin?"
"Tabi ki de ciddiyim ağ kafa! Şaka yapıyor gibi mi geliyor sesim? Çabuk o kıçını kaldır ve buraya gel!"
"Tamam yakınlardayım hemen geliyorum. Sen sakin ol ve bi yere saklan."
Bu sırada alt kapının tekmelendiğini duydum. Birileri eve girmeye çalışıyordu!
"Peter nolur çabuk ol. Birileri kapıyı kırmaya çalışıyor!"
"Tamam sakin ol sakin ol. Yoldayım sen sadece saklan tamam mı?"
"Hızlı ol lütfen."
"İki saniyeye ordayım."

Telefonu kapatıp nereye saklanabileceğimi düşünmeye başladım. Dışarı çıkamazdım çünkü beni görebilirlerdi. Böyle bir riski göze alamazdım. Odamdaki banyoya girmeye karar verdim. Kilidi olan tek yer orasıydı. Hızlı bir şekilde emekleyerek oraya doğru giderken yerde az önce telefonu ararken yere düşürdüğüm şeylerin arasında bir maket bıçağı gördüm. Hiç yoktan iyidir diye düşünerek onu da yanıma aldım ve banyoya sürünmeye devam ettim. En sonunda tam odanın karşısına gelip nihayet banyonun kapısına ulaştım. Hızlıca ayağa kalkıp hemen içeri girdim. Girer girmez titreyen ellerimle kapıyı kilitledim ve kapı açılınca arkasında kalacak yere saklanıp elimdeki maket bıçağını sımsıka tutarak beklemeye başladım.

Çabuk ol Peter. Yalvarırım çabuk ol.

İçimden Peter'ın bir an önce gelmesi için dua ederken bir yandan da yetişemezse ne yapacağımı düşünüyordum.

"O Örümcek Adam. Mutlaka yetişir" diye sesli bir şekilde konuştum. Sakinleşmek için gözlerimi kapatıp dışımdan sessizce bu şekilde tekrar etmeye başladım. Sanki yeterince tekrar edersem gerçek olucaktı.

Gwen'e yetişemedi ama Sarah.

Aklıma birden gelen bu düşünce aniden gözlerimi açmama neden oldu. Doğruydu. Gwen'e yetişememişti. Elinden geleni yapmıştı ama onu yakalayamamıştı. Bilerek veya isteyerek olmamıştı. Her şeyi denemesine rağmen onu kurtaramamıştı.

Wrong Peter ParkerWhere stories live. Discover now