8~bir kaç saniye..

64 6 6
                                    

Ertesi gün işyerine geldiğimde istemeden çok sinirliydim. Odamda birlikte çalıştığımız arkadaşımla da atışmış, sonra da gergin olduğumu söyleyip özür dilemiştim. Nedensizce kendimi tutamıyordum. Acar'ın devadan özür dilemeden geçirdiği, ve devanın her şeyi benim planladığımı düşünerek geçirdiği her gün beni daha gergin bir adam yapıyordu. Engellemekte çok zorlanıyordum.
Yetmezmiş gibi öğlenden sonra odaya Acar geldi. Karşıma oturdu. 'Hala en duruyorsun?' Diye yakasına yapıştığımı bir an hayal ettim. Hiç de uzak görünmüyordu.

Elinde çiçekler vardı. İstemeden güldüm.
"Hayırdır?" Dedim.
"Adresi mi şaşırdın?"

Gülerek karşılık verdi.
"Yok adrese gitmeden bir mola vereyim dedim." Dedikten sonra bana çiçeği gösterdi.

"Bugün bunu devaya vereceğim."

"Geç bile kaldın"dedim devanın bana yaptığı konuşmayı ve tavrını acı ile hatırlayarak...
'Çok geç kaldık' diye tekrarladım içimden o duymadan..

"Bugün onların evinin olduğu kreşte olacak. Çocuklarla etkinlik varmış. Benim kardeşim de oraya gidiyor, bende onu almaya gideceğim. O zaman veririm." Dedikten sonra cebinden bir kutu çıkardı. Büyük bir kutuydu. Bana döndürüp açtı.
"Ve bunu vereceğim.."

Kutunun içinde bir kolye vardı. Hayır, hayır, hayır.. deva bundan asla hoşlanmazdı. Kolyenin fiyatı önemli değildi. İlk görüşmesi ve kendisini ilk tanıtmasından böyle bir hediye vermesinden hoşlanmayacak ona lağabalilik gibi gelecekti.
"Olmaz." Dedim birden.

"Neden?" Dedi kolyeye bakarak.
"Beğenmez mi?"

"Beğenmeyeceğinden değil de, öyle bir hediye almak tarzı değil onun. Kitap alsan daha mutlu olur. Yada ona benzer küçük bir hediye.."

"Aldım artık bunu, ne yapacağım?"

"İlişkiniz ilerlerse verirsin. İlk görüşme de verilmez."

Kutuyu tekrar cebine koydu. Saatine baktı.
"Şurda bir kaç saat kalmış, işim de bitmedi çıkıp kitap alamam. Mecbur bunu vereceğim."

"Mecbur değilsin, hediye verme o zaman. Çiçek var zaten.."

Bundan sanırım pek hoşnut olmadı. O kolyeyi almış, özenmişti. Ama devanın numu sevmeyeceğinden adım gibi emindim. söylemek zorundaydım. Yüzü düşüp ayağa kalktı.
"Tamam bakarım bir şeyler" deyip odadan çıktı.

Yaptığım şeye üzüldüm. Bananeydi sanki onun devaya aldığı hediyeden? Beğenmezse beğenmesin! Yorum yapmak bana düşmezdi.

Çıkarken acara kusura bakma demeyi düşündüm ama iş çıkışı göremedim. Muhtemelen erken çıkmıştı. Telefonla arayacaktım ama devanın yanına gitmiştir veya yoldadır diye aramadım. Bende çıkıp evime gittim.
-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/

2 gün sonra..

İşten çıkarken Acar'ı bir kez daha aradım. 2 gündür işe gelmiyordu. Bir kaç aramama da cevap vermemişti. Buna da vermedi. Bugün Esma ile hifanın buluşacağını biliyordum. İşten dönerken onu hifaların, yani devaların evinden alacaktım. Buna hiö istememiştim ama son dakika gelişmişti. Onu alıp halama götürecektim. Neyse ki evin önünde duracaktım o inecekti. Hiç yukarı çıkmayacak devayı görmeyecektim.

Acaba acar ne yapmıştı? Deva ile görüşmesi nasıl gitmişti? Deva onu nasıl bulmuştu? Hiçbirisini soramıyordum çünkü konuşamıyorduk. Devaların evine kadar taksiyle geldikten sonra evin yakınlarında beklemeye başladım. Esma küçük olduğu için muhtemelen onu aşağıya hifa indirecekti. Halam devanın evde olmayacağını söylemişti. O yüzden biraz rahattım.

Sevgili dost..Место, где живут истории. Откройте их для себя