0.1 - Reject

315 36 15
                                    

Hephaistos kanı damalarında alev almış gibi hissediyordu. Öfkeli değildi, çok daha fazlasıydı. Hayal kırıklığına uğramıştı, pişmandı ve Afrodit'e olduğu kadar kendisine de kızgındı.

Afrodit'in son yalvarışı yüzünden ona inanmıştı ama Afrodit tine aynı Afrodit'ti. Yine onu aldatmış, yine hem kendini hem de onu küçük düşürmüştü.

Bu sefer onu affetmeyecek, ona ve iğrenç oyunlarına kanmayacaktı.

Bu sefer üzülen Afrodit olacaktı.

Ani bir kararla ayaklanıp atölyesinden çıktı Hephaistos. Bir göz kırpışıyla taht odasında, Zeus'un karşısındaydı.

"Baba," dedi Hephaistos, sonsuz ömründen ilk kez. Zeus'un dikkatini ve belki de sempatisini de kazanmıştı.

Hephaistos derin bir nefes aldıktan sonra Afrodit ile olan evliliğinden bu yanan olan her şeyi -belki birazcık da çarpıtarak- anlattı. Taht odasından ayrıldığında büyük pis bir gülümseme vardı ateş tanrısının suratında.

***

Ares'in tapınağından ayrılırken Hephaistos'u bu sefer nasıl yumuşatacağını düşünen Afrodit, yaşanacakları hayal dahi edemezdi.

Ta ki Zeus onu çağırana kadar.

Yaklaşık üç bin yıldır Zeus'tan böylesine azar işitmemişti. Neymiş artık bir tanrıça gibi davranmalıymış da, Hephaistos'a kendini affettirmeliymiş de... Anlayamıyordu, Zeus ondan nu kadar kolay bir şeyi nasıl ciddiyetle isteyebilirdi? Hadi ama, bahsettikleri kişi Hephaistos'tu; onu elde etmek beş dakikasını bile almazdı.

Afrodit baştan çıkarıcı gülümsemesiyle atölyeye doğru ilerlerken Hephaistos'u haddinden fazla küçümsüyordu.

(Ah, bu arada, buna daha sonra çok pişman olacak.)

***

Afrodit, yaklaşık yarım saattir Hephaistos'un işini bitirmesini bekliyordu fakat tanrıçanı bu kadar sabrı yoktu.

"Daha bitmedi mi hayatım?"

"Hayır."

"Tamam, öyleyse, buradayım ben."

Hephaistos işi ile ilgilenmeye devam ederken kısa bir iç çekti. "Vazgeçmeyecek misin?"

"Neyden?" Afrodit masumane bir tavırla gözlerini kırpıştırdı. Hephaistos onu tanımasaydı gerçekten masum sanabilirdi, tanrıça iyi bir oyuncuydu.

"Bundan."

"Sen bir şeyler ile uğraşıyormuş gibi davrandığın sürece, evet, vazgeçmeyeceğim." Afrodit tezgâha yaklaştı. "Ayrıca sen ne ile uğraşıyorsun bu kadar uzun zamandır?"

Hephaistos elindeki hançeri kaldırıp omuz silkti. "Silahlarımı parlatıyorum."

Afrodit birkaç saniye duraksadı, gözlerini sıkıca yumdu ve içinden on güvercin saydı. Gözlerini açtıktan sonra yine şehvetli havasına bürünmüştü. Kendini Hephaistos'a yaslayıp kulağına fısıldadı.

"Hançerini parlatmaya tapınakta devam etmeye ne dersin?"

"Ares benden pek hoşlanmaz, tapınağına alacağını sanmıyorum." Dedi Hephaistos kendisinin Afrodit'ten uzaklaştırarak.

Ancak Afrodit'in yılmaya niyeti yoktu. "Bizim tapınağımızdan bahsediyorum, Hephaistos."

"Yanlış hatırlamıyorsam ikimiz için aktif bir tapınak yok -en azından sen Ares'le iyi dost olduğundan beri yok."

"Böyle yapma Hephaistos, biliyorsun; ben seni seviyorum." Afrodit, Hephaistos'un dudaklarına yaklaşarak "Öp beni," diye fısıldadı yine o baştan çıkarıcı sesiyle. Fakat Hephaistos bu sefer o kadar nazik davranmayacaktı. Elindeki hançeri bırakarak Afroidt'e döndü.

"Ben Ares değilim, Afrodit, beni öperek veya kulağıma fısıldayarak elde edemezsin. Ben bu kadar gurursuz ve aptal değilim." Elini gelişigüzel salladı. "Şimdi git ve küçük oyunlarını Ares'te dene."

Afrodit kaskatı kesildi, sinirle solumaya başlamıştı. Gururunun kırıldığını hissediyordu -hem de Hephaistos gibi biri tarafından! Hephaistos onu nasıl reddedebilirdi? Onun gibi çirkin biri nasıl olur da güzellik tanrıçasını geri çevirirdi? Bu adamda hiç akıl yok muydu?

Hephaistos, Afrodit'in tepkisini beklemekten sıkılmıştı, pek de umurunda değildi zaten. Afrodit'ten kurtulmak ve aletleriyle ilgilenmek istiyordu. Atölyesini minik hırsızlardan -özellikle de Hermes'ten- korumak için yaptığı yeni mekanik gardiyan aklına gelince onu test etmenin zamanı olduğunu düşündü. Afrodit'in boş bakışları eşliğinde kısa bir ıslık çaldı. Atölyenin derinliklerinden gelen cıvata gıcırtıları Afrodit'i kendine getirmişti ama çok geçti. Aşk ve güzelliğin tanrıçası daha sesin ne olduğunu anlayamadan sesin kaynağı tarafından yakalandı. Büyük, metal gardiyan tanrıçayı kollarından tutup atölyeden kovduğundan Hephaistos derin bir nefes alıp rahatladı.

Ancak Afrodit'ten bu kadar kolay kurtulamayacaktı.

***

Hephaistos atölyesinde başına geleceklerden habersiz yeni silahlar tasarlarken, Afrodit öfkesinden kafayı yemek üzereydi. Öylesine sinirliydi ki fiziksel formunu korumakta zorlanıyordu. Kontrolünü yeniden elde etmek ve Hephaistos'tan kırılan gururu adına alacağı intikamı planlamak için Nemesis'in yanına gidiyordu.

Ona yardım edebilecek tek kişi Nemesis'ti.

Nemesis'in tapınağına girdiğinde tanrıçanın varoluş sebebinin etkisini hissetti üzerinde. Adalet. İntikam. İntikam almalıydı.

"O çirkin ucubeye gününü göstereceğim."

Karanlık, soğuk tapınağın içinde nerede olduğu belli olmayan Nemesis'in sesi yankılandı. Adalet tanrıçasının sesi bile insanın öç almak için yanıp tutuşmasına neden oluyordu.

"Ona gününü göstereceksin."

"Göstereceğim. Beni reddetmek ne demek öğreteceğim ona."

"Güzellik tanrıçasını reddetmenin karşılığını almalı." Nemesis'in fısıltısı Afrodit'i Hephaistos'a karşı daha da öfkeli hale getiriyordu.

"O nasıl beni reddeder? Güzellik tanrıçasıyım ben! Göze hitap eden her şeyin vücut bulmuş haliyim!"

Nemesis tapınağın siyah direklerinden birinin ardında boy gösterdi. Az önce Afrodit'in öfkesini besleyen o değilmiş gibi azarlayıcı bir tonda konuştu. "Hayatım, hayatım; seni anlayabiliyorum. Ama birazcık sakin olmalısın ki sana yardım edebileyim." Adalet tanrıçası böyleydi işte -asla öngörülebilir değildi.

Afrodit beklentiyle gözlerini Nemesis'e diktiğinde dudaklarında tehditkar bir gülümseme şekilleniyordu. "Bana nasıl yardım edeceksin? Daha neler olduğunu bile bilmiyorsun?"

Nemesis gülümsedi. Sevecen bir gülümseme değildi bu -tehlikeli ve ürkütücüydü. Tıpkı adalet ve dolayısıyla intikamın da olduğu gibi. "Ah, Afrodit, sen de bir tanrıçasın -en eski tanrıçası-; bu işlerin nasıl yürüdüğünü hepimizden daha iyi bilmelisin. Birisi intikam almayı arzuladığında; benim haberim olur. İntikam, adaleti sağlamanın sadece birazcık daha sinsi bir yoludur."

Nemesis yaklaştı, yaklaştı; Afrodit'in önünde durdu. Konuşurken elleri güzellik tanrıçasının omuzlarındaydı. "Sana nasıl yardım edeceğime gelirse... Bu konuda ölümlülerden de yardım alacağız -intikam konusunda gelmişmiş olduklarını sen de görüyorsun."

"Ve?" Afrodit anlayamamıştı, hiçbir gücü olmayan, tanrıçanın sadece zevk için kullandığı o yeteneksiz ırk, intikam konusunda nasıl yardım edebilirdi?

"Sen nasıl hissettiysen, Hephaistos'a aynısını hissettireceğiz."

"Ona bunu nasıl yaşatabiliriz ki Nemesis? O zaten çirkin bir tanrı -sonsuzluk boyunca reddedilecek."

Nemesis kendinden emin bir tavırla Afrodit'in sürekli renk değiştiren gözlerine baktı. "Saf olma Afrodit. 'Seninle aynı şeyi hissedecek,' dedim. Hephaistos çirkin olduğu için reddedilmeye alışkın olabilir ama güzel olduğu halde reddedilirse -işte bu, adil olur."

Tapınakta ölümcül bir kahkaha yankılandı. Tanrıçalar çok eğleneceğe benziyordu.

We Are in FlamesWhere stories live. Discover now