Hepsi silahını iki eliyle tutarken hazır ola geçmiş ve odada yankılattıkları yere ayak vurma sesiyle adeta egomu okşamışlardı. Kısaca gülümsedikten sonra cebimdeki kronometreyi çıkarıp onlara döndürdüm ve başlatma düğmesine bastım

"Cephanedeki çantalardan alıp içini doldurmanız için tam dört dakikanız var. Sağlık malzemeleri, konserve yiyecek, bomba vb. şeyler zaten çantada bulunuyor ama siz yine de kontrol edin. Özellikle ilk yardım malzemelerinin yanınızda olduğundan emin olun."

"Emredersiniz!" dedikten sonra depodan koşarak çıkmışlardı.

Onlar gidince ben kendi silahımı avuçlarıma alıp gülümsedim. Bu güzel AWM ile bir köşeye pusup tüm şerefsizleri öldürmek istiyordum.

Depodan tam çıkacakken duyduğum adım sesleriyle duraksadım. Junmyeon'un geldiğini görünce silahımı askısından omzuma asıp elimi alnıma doğru götürdüm. Kısa bir asker selamından sonra hazır ola geçmiştim.

"Chanyeol..." Kısık sesle söylediğinde kendimden emin bir şekilde bağırdım.

"Dokuzuncu Ordu Komutanı, Binbaşı Park Chanyeol! Emredin komutanım!"

Bir elini omzuma koyup okşamış ve etrafta kimsenin olmadığını görünce sıkıca sarılmıştı. Ciddiyetimi bozmamaya çalışsam da ellerimi onun sırtına koyarak biraz yumuşamıştım, her zamanki gibi.

"Çok dikkatli ol, Chanyeol."

"Olacağım, merak etme." Kafamı omzuna doğru eğdim ve gözlerimi kapadım. "Çok dikkatli olacağım."

"Bir yerin kesilse bile ne kadar canım yanar, tahmin edemezsin." Ellerinden biriyle saçlarımı okşadı kısa süreliğine.

"Sıyrık bile almadan geleceğim," dedikten sonra biraz duraksadım. Derin bir nefes alıp gözlerimi duvara diktim. "Baba."

Bana destek olurcasına sırtımı patpatladı. "Ağlatma beni eşek sıpası."

"İlk defa gitmiyorum sınır operasyonuna." Onu neşelendirmek için hafifçe güldüm ve kollarımı çektim. "Şimdi gitmem lazım, hazırlanacağım."

+++

Zırhlı araçlar içinde Kuzey-Güney sınırına doğru çoktan yol almıştık. Günlerdir onlara anlattığım planı tekrar gözden geçiriyorduk.

Sınır operasyonuna gitmek ani bir plan değildi. Yaklaşık iki haftadır tüm gruplar bunun için hazırlanıyordu. Eğitimleri artırılmıştı, silah atışına daha ağırlık verilmişti. Ormanda kendi yaptığımız küçük provalar bile olmuştu. Bu denemelerin en trajikomik olanı ise, Jinyoung'un bizim kurduğumuz tuzağa düşüp bombayı patlatması ve bizi küçücük orman kulübesinde sise boğmasıydı...

Keskin nişancılık düşünenler için özel eğitim bile vermiştim. Sehun, Jongin ve Jisung'un bu işi başarabileceğini biliyordum.

Baekhyun'u mükemmel dövüş yetenekleri olduğu için sahaya yerleştirmiştim. Çünkü silahı olmasa bile birçok kişiyi kolayca öldürebilirdi?! Ama o ben ve Sehunlar gibi pusmak istiyordu, hatta onu keskin nişancı pozisyonuna koymadığım için trip yemiştim sanırım...

Koridorda durmuş birkaç dosya imzalarken önümden geçen Baekhyun'u görmüş ve bana selam vermediği için afallamıştım. Etrafa bakıp çok asker olmadığını görünce ona seslendim. "Pişt."

Bana bakmış, sonra yüzünü çevirip karşısına bakmıştı. Küçük çocuklar gibi yaptığı bu tatlı harekete karşılık olarak güldüm. "Yürek mi yedin de selamlamadan geçiyorsun?" Şakayla söylediğimde bana yaklaştı, kollarını göğsünde bağlamıştı.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now