Bir Kral, Bir Sermest, Bir Düş

Bölüm III - Fareler

Tıkırtılar, o lanet tıkırtılar. Tanrının eseri olan, kendim de dahil olmak üzere çoğunluğun pek hoşnut olmadığı hayvanlardan sayılabilecek fareler, gecenin yarısını benden daha verimli bir şekilde geçiriyorlardı. Kanımca tavanın arasında, bir fare eğlencesi gerçekleşiyordu. Bekarlığa veda mı? Doğum günü mü? Bilmiyordum. Belki de sadece öylesine bir grup fare bir araya gelmiş, aralık gecesini neşe içerisinde kutluyorlardı. Uyuyamıyordum. Farelerin tıkırtısı değil idi uykuya dalamamamın sebebi. Hayır, kesinlikle değildi. Fareler, ne kadar da acınası bir hayata sahip olsalar da günün sonunda eğlenmesini biliyorlardı. Anlayamıyordum. Nasıl oluyor da böyle bir hayatın gecesinde başlarından geçenleri unutuyorlar, sanki bir şey olmamış gibi yollarına devam edebiliyorlardı? Halkın gözünde Tanrı'nın gazabı idi bu hayvanlar. Bazıları, dini yanlış yorumlayan, inandıkları ne ise ona göre yaşayanlar, bunları bir nevi ceza olarak görüyor, seslerini çıkarmıyor, ölümün ayaklarına gelmesini bekliyorlardı. Bir diğerleri, sözde eğitim almış, antik çağlardan günümüze geriye ne kaldıysa onlardan rehberlik aldıklarını, öğretilerini benimsediklerini savunanlar ise farelerin yol açtığı felaketin önüne geçilebileceğine, hala geç olmadığına, attığımız ve belki de daha atmadığımız adımlardan geri dönebileceğimize inanıyorlardı. Şahsen, iki tarafın da saçmaladığına kanaat getirmiş, bunları "Tanrı'nın kırbacı" olarak görmenin veya "kurtuluş uğruna" yok etmenin çözüm olmayacağına inanıyordum. Sonuç olarak Tanrı'nın can verdiği bu hayvanların bir yaradılış amacı olduğuna, verilen canın O'nun izni ve rızası olmadan alınmaması gerektiğine karar vermiştim. Ya bunların bir suçu yok ise, ya tüm suç bizim ise? Ölülerimizin, veba hastalığından, yaşamlarını yitirmesi, ölümlü olan bu topraklardan daha çok erken iken göç etmeleri bizim suçumuz muydu acaba? Kelimeler, kelimeler. Ne diyeceğim hakkında bir fikrim yoktu. Karanlık, nesneleri seçemiyordum. Saat, neredeydi o saat? Neyse, gözlerimi kapatmanın vakti gelmiş, geçmişti.

Tik tak.

(ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU, DÖRDE GEÇEBİLİRSİNİZ)