Bölüm |12|

736 74 87
                                    

Çok hastayım... Ve bugün doğum günüm.
Bölüm atıp sevindireyim dedim ☺

İyi okumalar 💜

"N-ne? Kız arkadaşının mezarına mı?"

"Evet duydun. Geliyor musun, gelmiyor musun?"

Jungkook ona sinirle çıkıştığı için pişman olmuştu fakat pekte faydası yoktu. Başını onaylarcasına salladığında yola çıktılar.

Heyecenlıydı. Jimin ona bırakın özelini, kendinden bile bahsetmezdi. 'Sorma' derdi, Jungkook da sormazdı. Üstüne varmak istemiyordu belki de. Kendi de bilmiyordu...

"Özür dilerim."

"Ne için?"

"O gün sana tokat attığım için. Ayrıca küfür için de..."

Sarışın kısa bir nefes verdi.

"Sorun değil. Bir daha yapmazsın."

"Hm hm."

Jungkook içinden gelerek dilemişti özürü. Ona vurduktan sonra kalbi acımıştı. Jimin neler derdi de özür dilemezdi. Yüzsüzdü. Fakat Jungkook tek bir kötü söz etse bile pişman olması uzun sürmüyordu.

Bu yüzden Jimin ondan özür dilemediği için pekte takmıyordu.

"Geldik."

Arabadan indiklerinde kapalı hava çoktan yağmuru başlatmıştı. Jungkook mezarlığın girişine ilerlerken, Jimin elinde siyah bir şemsiye ve bir kırmızı gülle yanına varmıştı.

Aynı şemsiye altında mezarın başına vardıklarında, Jimin'in yüzündeki hayal kırıklığı belli oluyordu. Jungkook çömelip mezarın başındaki adı okudu: Kim Chun-hei

"Adı gibiydi... Haksızlık karşısında susmazdı. Hakkını aradığı gibi başkalarının hakkını da savunurdu."

Jungkook pür dikkat onu dinliyordu.

"Zarifti de. Kibardı, herkese karşı. Karıncayı bile incitmezdi."

Jungkook merakına yenik düşüp aklındakini sordu.

"Ona, ne oldu?"

Jimin derin bir iç çekip elindeki gülü mezarlığın üstüne bıraktı. Ardından Jungkook'un yanına çömelip, gözlerinin içine baktı.

"Ona kıydılar Jungkook... Gençliğini, geleceğini, hayallerini elinden aldılar."

"Bunu kim yaptı?"

"Ben."

Jungkook'un gözleri şaşkınlıkla açıldı. Olayı kavramaya çalışıyordu.

"N-nasıl yani? İnsan aşık olduğu kişiye kıyar mı hiç?"

"Sana kız arkadaşım dedim Jeon, sevgilim demedim."

"Her neyse, bu birisini  öldürmen anlamına gelmez."

"Gerçekten öldürdüğümü mü düşünüyorsun?"

"Açık konuş, korkutuyorsun."

Jimin, korkusunu almak istermiş gibi elini kızıl saçlara atıp okşadı. Ardından ensesinden kendine çekip alnına öpücük konurdu.

"O benim en yakın arkadaşımdı. Aşık değildik ama canımızdan çok değer verirdik birbirimize. Okulda görenler hiç ayrılmadığımız için sevgili sanardı, biz bununla ilgilenmiyorduk. Başımızda daha büyük bir bela vardı."

"Ne gibi?"

"Bay Lee."

"Baban mı?"

"Ne o? Şaşırdın."

The Game Of Fate | JikookWhere stories live. Discover now