"Kafasını koparacağım yani!" İğnleyeyici idi sesim.

"Kalp kadar acıtmaz." Kapanan telefon sesi ile küfür nidası kopardım. Kara leke gibi yapışmıştı o ölüm, herkes ona öyle bir ölüm yaşattığım için vahşi olduğumu düşünüyordu. Aylarca neler yaşadığımı bilmeden peşkeş çekmek kolay...

O adama baktığımda bir insan göremedim, bir cani bir cellattı gördüğüm
Korkmuştum ondan ama en çok gözümü döndürmüştü girdiğim korku durumu. Korkudan doğan cesarete kurban gitmiştim o gece.

Bunu sen istedin Amine!

Tersane'nin önüne geldiğimde arabayı park edip belimdeki silahı kontrol ettim.

Kazan mübarek olsun!

Arabayı kilitleyip girdim tersaneye. İşçilerden biri yanıma gelip durdu. "Buyrun kime bakmıştınız."

"Marcus Black!" İsmini söylemem ile önünü düzeltti. "Burada buluşacağız. yalnız kalacağımız bir oda var mı?"

"Elbette fakat sizin geleceğiniz bildirilmedi bize."

"Son anda kendisi söyledi."

"İsminiz!" O gün bana seslendiği kelime hâlâ aklımda, aklımın kuytu köşelerinde.

"İsim!"

"Mona, ona bu kelimeyi söylerseniz kim olduğumu anlar "

... 6 yıl önce

"Daha ne kadar kalacağım burada?"

"Hey beni duyan yok mu?" Kapıya vurduğum tekmeler artık elimi acıtırken pes edip yatağıma geçtim. "Aren artık bul beni!" Gözüm kaydı pencereye, yeniden ayağa kalkıp aheste aheste yürüdüm, aDahartık sadece camdan bakabildiğim dışarıya. Bir güneş daha battı, Aren'den bir gece daha uzaklaştım. Yıldızımız ise hâlâ benimle...

"Ona fısılda küçük yıldız, onu isteyerek terk etmedim!" Kalbime oturan yumruğu yutkunarak gidermek istesem de daha çok orada kalıyor gibi. Arkamdan gelen kapı sesi ile irkilip döndüm aslında ait olduğum dünyaya. Kapıda beliren adam oldukça gençti, protein tozundan şişmiş kolları, iri vücudu ve uzun sakalları olan bu adamda kimdi?

Dudakları keyifle gülse de, gözleri bir iblisten çalmış gibi öldürücü bakışlar atıyordu, öyle ki bedenimin her bir zerresini seyredip bir adım attı içeri, kapıyı kapatıp kilitledi üzerimize. Bana bir adım atarken ben bir adım geri gitmek istedim fakat yapamadım. Neler olacağını hissettiğim anda sıkı sıkı kapadım gözlerimi, bir el tuttu kollarımı savruldum yatağa. "G-git."

"Bu gecelik paranı ödedim güzellik." Daha yeni kurtulduğum kelepçelere götürdü ellerimi. "Bırak beni piç." Sonra kolumda hissettiğim sızı..

Sakinleştirici, ya benzeri bir şey. Bütün kaslarım aynı anda gevşedi.

"Ah." Üzerime çıkıp diğer elimi de zorla alıp diğer kelepçeye taktığı anda ise iki kere tıklatıldı kapı, ben çırpınıyor, çırpındıkça demirden prangalar kesiyordu kollarımı. Açılan kapı ile gelen kişiye baktım, görebildiğim tek şey kolundaki yılan dövmesi...

Siz kimsiniz?

"Aren neredesin?" Acı seslenişim arşa ulaşmak dursun, biraz sonra şehri inletecek olan acı çıplıklarım kadar bile ileriye gidemedi.

Üzerimde hissettiğim sıcak bedenler ve aralarında konuşmaları. "mona."

"Ne diyorsun bro?"

"Mona, bu kız tek."Korkudan tireyen vücudumu, korkudan ardı sıra çarpan kalbimi hiçe sayıp her içime girişini hissetmemle. Bir haykırış kopardım en büyüğü ise en hızlısınu aldığımda idi.

MASALIN SON ŞARKISIWhere stories live. Discover now