7

120 9 123
                                    

selaaam. sonunda yb yazdım. bu bölümü çok sevdim nedensiz. lütfen siz de sevin. çok uykum var bu yüzden sonlara doğru saçmalamış olabilirim. neyse oy vermeyi unutmayiniz ltfn.

~~~

aradan 2 gün geçmişti.
başımın ağrısından gebermek üzereydim.
tüm gün yatakta soobinle mesajlaşmıştım ve buna devam etmekte kararlıydım. jiwoo'nun çalıştığı yerden geldiğimizden beri buluşmamıştık bu yüzden uyumama challange yapıp sadece beraber telefondan konuşuyorduk. birbirimizi çok özlemiştik but sanırım grip olmuştum. ayrıca sadece ben de değil, o günden sonra evdeki herkes yataktan kalkamaz hale gelmişti.

yatakta oturur pozisyona gelmeye çalıştığımda belimin ağrısıyla dişimi sıkmıştım. muhtemelen 2 gündür yataktan çıkmadığımdan dolayı ağrıdığını düşünerek soobin'e "2 dk bekle cocuklara bakıp gelcem" yazarak yataktan kalkmaya çalışmıştım. ama belim kopuyordu ve ayakta duramıyordum bile. ben de sürünmeye karar vermiştim.

belinden aşağı felçli gibi sadece ellerimi
kullanarak salona doğru gittiğimde beomgyu ve taehyun'u yerde halının altında uyurken, kai'yi ise TV'den ozi izlerken bulmuştum.
kai beni görünce yanıma koşup "SAHİP? SANA NE OLDU BOYLE?! BANA DÖNÜŞMÜŞSÜN." diye kısık sesiyle bağırmaya çalışarak sormuştu.
"babacıkın grip oldu sanırım." dememle hıııılayıp yerle yapışık olan sırtıma çıkmıştı ve "ata benziyorsunnn." demişti.
ata falan benzemiyordum. maymuna benziyordum ben. "hayır kai, in üstümden." diyince oflayarak çizgifilm izlemeye geri dönmüştü.

koltuğa tutunarak ayağa kalktığımda evlatlarıma bakarak "eee ne yaptınınız?" diye sormuştum. taehyun bana yandan bir bakış atıp "ne mi yaptık? şimdi mi aklına geldi sormak?!" demişti sonlara doğru sesini yükselterek.
"yataktan kalkabildik mi bi sor oç" diye ona çıkıştığımda tae "soobin'le dakika başı görüntülü konuşacağına bir kere de bize mesaj atabilirdin" diyerek ayağa kalkıp üstüme yürümüş, beomgyu da onu tutmaya çalışarak "aşkom boş ver sen onu. it ürür kervan yürür karışma şu ite." demişti.
birden kai'den gelen "NAZIM HİKMET RAN" sesiyle bu aralar çok fazla edebiyat çalıştıklarını fark etmiştim. ve sanirim kusacaktım.

"her neyse, biz üçümüz bugün dışarı çıkacağız. sende ne yaparsan yap artik. umrumuzda değilsin." beomgyu 'üçümüz' derken bastırarak söylediğinde onlara ağzım açık bir şekilde bakmıştım.
şu anda hastalıktan geberdiğim için öz evlatlarım tarafından hain muamelesi görüyor, üstüne bir de terk ediliyordum.
onların boklu bezlerini bile ben temizlemiştim be beeen. bunları ne hakla yapıyorlardı bana he?
kendimi huzur evine bırakılan teyzeler gibi hissediyordum şu an. bir de kötü gelinim olsaydı ve beni sırf yatagıma işediğim için azarlasaydı tam oturacaktı.

"iyi. ben de soobin'imin yanına giderim." dediğimde tae ve beom 'let's go'diyerek odadan çıkmış, kai'de yanıma gelip "ortama uyum sağlamam gerekiyordu sahip. biliyorsun hayvan olmak bunu getektirir. adaptasyon falan hani." diyince gülümseyerek başımı sallamıştım.

biraz sonra kapının kapanma sesini duyduğumda hemen üstümü giyinip bende evden çıkmıştım. sonunda subişkoşkomu görecektim. ayrıca bu aptal veletler yanımda olmayacaktı. tanrım götünü başını yememek için kendimi zorlamama gerek yoktu.

BEOMGYU

orospu çocuğu yeonjun hyungu evde yalnız bırakıp sonunda özgür bir şekilde gezeceğimiz için mutluyduk. ha bu arada, gezmek dediğime bakmayın covid testi olmaya gidiyorduk. sizin bundan haberiniz var mı bilmiyorum, belki çokgen beyinli yeonjun hyung anlatmıştır. benden de duyun istedim.
her neyse... sonuç olarak özgürdük çünkü
artık yanımızda kaynana gibi her şeye karışan ayak bağımız yoktu. onun yerine görümce gibi olan köpeği vardı. ama
çok da umursamıyordum onu. iki kurabiye versem susuyordu nasıl olsa. ama sorun şu ki yanıma aldığım 69 kurabiyenin 69u da şimdiden bitmişti.

AWTF |YEONBİNWhere stories live. Discover now