1. İçimdeki sen

611 31 19
                                    

"Belki de Liam haklıydı, belki de yaşadığım herşeyi haketmişimdir.. "

Arkadaşlar bu benim ilk yazım. Kısaca kendimi tanıtmaç gerekirse 16 yaşındayım, dilciyim ve üniversiteye hazırlanıyorum. Ve gelecek planım aktör olmak. Umarım ki isteğime kavuşurum ve sizin de kavuşmanızı çok isterim. Neyse uzattım ln iyi okumalar <3

"Zaman geçiyordu. Buna rağmen doğaüstüler ve insanların alışık olmadığı diğer olaylar hala Beacon Hills'de varlığını sürdürüyordu. Doğal ya da deneysel yolla dönüştürülmüş olması önemsiz olmaksızın, bu küçük kasaba hep büyülü ve mistik olaylara tanıklık edecekti. Size başka insanlardan konuşmak isterdim ama bilirsiniz, ben Theo Raeken'im. Bencil Theo Raeken. Ve bu hikaye benim hakkımda. "

"Serin bir sonbahar akşamıydı. Çoğu kişi sevdikleri ve ailesiyle dışarı çıkıp hayatın tadını çıkarıyordu. Bense... Sahte bir şekilde kendi kendine gülümser Ben hariç tabii.. Ben evimin çatısında oturup dolunayı izliyordum. Evet, şaşırmış olabilirsiniz. Evim dedim. Kendime 2 katlı küçük bir ev alabilmiştim sonunda. Elimde 46. Yıldan kalma bir şarap şişesi vardı. Sarhoş olmayacağımı bilmeme rağmen arada şaraptan birkaç yudum alıyordum. Hem ayık, hem de yalnızdım. Ama sanki yanımda birisi varmış gibi kendi-kendime sarhoş taklidi yapıyordum.

En son dayanamadım, tüm anılarım gözümün önüne geldi;
Sürü kurma isteğim, öldürdüğüm kişiler, Liam...

Dur bir dakika, Liam mı? Evet Liam. Belki bilmiyorsunuzdur ama Liam'ı seviyorum. Yani.. Galiba. Çocukta beni kendine çeken birşey vardı.. Ama şu an konumuz bu değil.

Normalde de içmeyi seven birisiyim. Arada kendi-kendime " neden? " diye soruyordum. Halbuki cevap açıktı.

Sadece sarhoş olamayacağım gerçeğini kabullenmek istemiyordum. Yalnızca mutlu, kaygısız olmak istiyordum. Sarhoşluğun pahasına olsa bile...

Aniden sinirle ayağa kalktı ve çatıdan aşağıya zıpladı. Toprağa sertce tekme attı ve küçük bir toz bulutu yarandı. Gözleri yeşilimsi sarı renge boyandı. Kendine olan bitmeyen sinir ve öfkesinden kontrolünü kaybediyordu. Pençeleri çıkmış, dişleri sivrileşmişti. Bunu hiss ettikten sonra hızlıca evine girdi. Aynanın karşısına geçti ve baştan aşağı kendini süzdü.

"Bu gerçekten sen misin Theo? Bu musun? Bu kadar mısın? Kendin bile kim olduğunu bilmiyorsun. Kurt musun? Çakal mısın? İnsan mısın? Yoksa sadece deney faresi misin? Aslında cevabı tahmin edebiliyorsun Raeken.. Sen aptalsın! Güçsüzsün! İronik gülüşünün arkasında saklanan hiçsin! Hiç kimsenin istemediği çocuksun! SEN HİÇKİMSESİN!"

Aniden kendine hakim olamadı ve yumruğula aynayı parçaladı. Ayananın küçük ve sivri kırıklarının bir kısmı eline battı ve kanattı. Bu aslında onun için sorun değildi. O iyileşeceğini zaten biliyordu. Banyoya geçti ve elindeki ayna parçacıklarını çıkardı. Daha sonra aynanın kırık parçalarını topladı ve çöpe attı.

Artık sakinleşmişti. Durdurulmaz öfkesi yerini derin bir hüzüre bırakmıştı. Bu arada elindeki küçük yaralar da iyileşmişti.

Bu olaydan hemen sonra Theo yavaş adımlarla evden çıktı. Evin önündeki kaldırıma oturdu. Başını kaldırıp dolu gözlerle dolunaya baktı. Titrek bir sesle kendi-kendine konuşmaya başladı.

"Asla onlar gibi olamayacağım.. Asla onlar gibi aya karşı uluyamayacağım.. Asla gerçek bir doğaüstü olamayacağım.. Ve de en kötüsü.. Asla onun olamayacağım.."

Onun derken aklında tek bir kişi vardı. Liam Dunbar. Okulunda çoğu kızın deniz gözlerine aşık olduğu çocuk. Theo aşıktı ona, çok aşıktı. Ama kendisi bile onun Liam'a olan aşkının ne kadar büyük olduğunu anlamıyordu.

Tüm bu sözlerden sonra Theo'nun gözlerinden bir kaç damla yaş süzüldü. Bunlar, onun uzun süre sonra akıttığı ilk göz yaşlarıydı. Yanağından akan damlayı farkettiği an hızlıca gözlerini sildi. Her ne kadar bitmiş olsa da, sabah mükemmel tavrından taviz vermemeliydi. Çünkü, okuldaki kızlar Liam'ın gökyüzü gibi açık mavi gözlerine aşık olsalar da, Theo'nun mükemmel vücuduna ve akılları baştan çıkaran gülüşüne de bir o kadar hastaydılar. Düşünsenize... Şu ikisi bir arada... Bu Theo için imkansız gözüküyordu ama kaderin ona ne hazırladığını bilmeden kendini hırpalamaya devam ediyordu. Kendini toparladıktan sonra Theo nihayetinde eve girdi. Kollarını göğüsünün önünde kavuşturarak odasına çıktı. Uzun süre sonra ilk kez bu kadar kendini strese soktuğu için fazlasıyla terlemişti. Halbuki hava serindi. Theo teri yüzünden hafif ıslanmış olan Tshirtini çıkardı ve kendini yatağına bıraktı. Yeniden kendi kafasında kurgular kurmaya başladı

"Belki de Liam haklıydı... Belki de yaşadığım herşeyi haketmişimdir.."

Bu düşünce Theo'u hem duygusal, hem de fiziksel olarak daha da üzdü. En sonunda tüm bunları kaldıramayan vücudu yavaşça dinlenme moduna geçti. Theo'nun göz kapakları ağırlaştı ve yarınki ağır okul günü için enerji depolamaya başladı.

NAĞLET GELSİN AKLIMA ÇOK BOMBE ŞEYLER VAR AMA SİZİN DE AKLINIZDA BİŞİLER VARSA SÖYLEYE BİLİRSİNİZ HANİ ONU DA KATARIM GÜZELSE OF
Neyse işte eğer beğendiyseniz yorum vote atın az şu arkidişinizi sevindirin <33

I Love You So... Место, где живут истории. Откройте их для себя