31🩸 "İncir ağaçları çiçek açınca"

En başından başla
                                    

Düzenlenen kurulda toplamda otuz yedi kişi vardı. Hepsi yüksek mevkiden insanlar ve paranın efendileriydiler. Karşılarındaki emniyet müdürü Devran Korkmaz her saniye biraz daha terlese de cevapları özenle vermeye çalışıyordu. Bundan seneler önce olan katliam kendi başına da gelmesin diye bulabildiği tüm yalanların ardına saklanıyordu.

"Elinden geleni yapsaydın," dedi kurul sözcüsü ve elindeki bastonu yere vurdu. "Ölü yiyenler davası bir kere daha gün yüzüne çıkmazdı."

Kurul normalde toplantılarına Devran gibi düşük seviyede insanları almazlardı. Fakat durumun ciddiyeti seviye farkını gözetmeyecek kadar büyüktü.

Sözcünün uyarısı ile Devran daha çok bükülürken kurul başkanının gözlerinin üstünde olduğunu hissediyordu. Kurul yüzlerce üyesi bulunan bir örgüte liderlik eden bir avuç insandan oluşuyordu. En yüksek mevkide başkan denilen kişi vardı ve genelde hiç konuşmaz, pek ortalıkta görünmez, işlerini yardımcıları vasıtası ile yaptırır, arka planda tıkır tıkır işleyen bir program gibi daima atakta olurdu.

Değil onunla konuşmak, aynı ortamda bulunmak bile akıbetinin iyi olmadığı anlamına gelirdi. Genelde örgütün sözcüsü düzenlemeleri yapar ve sair insanlarla konuşurdu. Davalara ise örgütün özel avukat, savcı ve hakimler bakar. Bundan dolayı herhangi bir korku yaşamazlar, yapacakları iş içinse kendilerine kurban olacak binlerce insanla beraber çalışırlardı.

1990 yılında kurulan bu kurulun ismi Engerek zehri'ydi. Örgüte üye olan herkesin mutlaka bir yerinde yılan dövmesi vardı ve içlerinden hiçbiri bu dövme ile ölmüyordu. Öleceği anlaşıldığı ya da ölme tehlikesi olduğu zaman bu dövmenin olduğu organı kesilip yok ediliyordu.

Örgüt kendine üye olanlarla birlikte yıllar geçtikçe daha da zenginleşmiş, en büyük vurgununu ise 1994'de yapmıştı. Bu yılda yüzlerce polis memuru katledilmiş, binlercesi de örgüte üye yapılmıştı. Emniyete sızan bu Yılanlar yolsuzluk, kara para aklama, hırsızlık gibi suçlardan ziyade Ölü yiyenler grubuna dahil olarak insan pazarlığına da başlamışlardı.

"Bu dava ortaya çıktığında Hacer Gazel'in ölümü için emir vermiştim efendim. Bir şekilde babası ile bağlantı kurmasın diye babasına ait tüm dosyalar da ortadan kaldırıldı. Her şey çok güzel ilerliyordu. Kurtulması mümkün bile değildi. Fakat o hırsız işleri bozdu."

Hırsız kelimesi ile birlikte kurul başkanının kaşları çatıldı. Bu son sözü söylemekle iyi edip etmediğinden şüphelenen Devran da çattı kaşlarını. İçinde bir huzursuzluk baş göstermişti. Başkanın dikkatini çekeceğine keşke hiç konuşmasaydım diye geçirdi içinden. Şimdi kurul tarafından serbest bırakılması daha zor olacaktı. Beceriksizliğini ortaya saçmış gibi olmuştu ve bu daha fazla cezalandırılmasına neden olabilirdi.

"Hangi hırsız?"

İlk defa diyaloğa dahil olan kurul başkanı tuhaf sesi ve uzattığı harflerle diksiyonunun bile insan üstündeki ezici tuhaflığı ile sordu. Gerçekten merak ettiğini belirtircesine pahalı siyah ceketinin gıcırtısı ile yerinde doğruldu ve Devran'ın dehşetle seyrettiği yüzünü ona gösterdi.

Aslında başkanın kulağına bir şeyler geliyordu öteden beri ama bu kadar ciddi olduğunu pek düşünememişti. Rast gelen şanslar, öylesine denk gelen fırsatlar ve işini düzgün yapamayan beceriksizlerin işgüzarlığı yüzünden olmuş bir şey diye düşünüyordu. Şimdi ise bu hırsız denilen kişi ciddi ciddi problem oluşturuyordu.

Devran daha fazla beklemedi ve en başından başlayarak anlattı.

"Gelinlik davası için yardım talep ettiğimiz hırsız, Haris Çelik efendim. Kendisi ile stajyer polis ikili ekip oluşturmuştu. O zamandan beri birbirilerine yardım ediyorlar."

PROFESYONEL  [F•]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin