4|son nefesinin bir gülüş olmasını istedi.

65 7 25
                                    

Yaklaşık iki hafta gibi bir sürenin sonunda Xiao Dejun nihayet dışarı çıkma iznine kavuşmuş, bunu da derslerine katılarak değerlendirmeye karar vermişti. Üçüncü yılındaydı ve doğru düzgün katılamadığı birçok dersi vardı, bu yüzden oldukça yoğun bir şekilde sabah ve akşam derslerine giriyor, elinden gelebildiğince not tutuyor, bölümünde anlaştığı iki üç arkadaşından da yardım alarak hazırlanıyordu. Bir çarşamba günüydü, kasım ayı oldukça soğuk gelmişti ve dışarıda yağmur yağıyorken o yavaş adımlarla fakülte binasından çıktı. Saat dokuza geliyordu yani hava çoktan kararmıştı, buna rağmen kampüsün içinde hâlâ hatrı sayılır bir insan topluluğu olduğunu söyleyebilirdi. Aralarından geçip gitti öylece, soğuk yüzünden hafifçe titriyordu, atkısını burnunu örtecek kadar yukarı çekti. Son iki haftadır malikaneden dışarı neredeyse hiç çıkmadığından ötürü buraları oldukça özlemişti, kendi başına, ne olacağını umursamadan oldukça pervasız, özgür olduğunu bilerek yürümek her zaman için aşığı olduğu bir hayatın parçasıydı.

Her şeyi geride bırakmak istemesinin nedeni de buydu işte, lakin uzun bir süre bu gerçekleşemeyecek gibiydi.

Nihayet kampüsten çıktığında Wisteria malikanesine giden en kısa yola saptı, oraya dönecek olduğu gerçeği her ne kadar üzülmesine sebep olsa da yapabileceği herhangi bir şey yoktu. Herkesin gözü üzerindeydi, iki hafta önce yaşadığı o olay ve yaralanışından sonra üzerindeki dikkat daha da artmıştı. Doğruyu söylemek gerekirse korkuyordu, o geceyi, gözlerini kapattığı karanlığı, vampirin ses tonunu ve kokusunu hatırlamak nefeslerini daraltıyordu. Ayrıca sözleri, bir dahaki seferden bahsedişi, geleceğini söylemesi de hayli ürkütücüydü. Ve bazen, derince uykusunda hissediyordu. Boğazına belli belirsiz soğuk bir nefes çarpıyor, bedeninin üzerine başkasına ait bir yük biniyordu.

Dalgın dalgın yürümeye devam etti dakikalar boyu, aklına sadece o gecenin anıları doluşuyor, bir tek bunu hatırlıyordu. Ne yaptığının ve nereye gittiğinin çok da farkında olduğu da söylenemezdi doğrusu. Bu uzaktan bir silüeti fark edinceye dek sürmüştü, kim olduğunu bilemese de hissettiği o ürpertiden dolayı bir fikri vardı. Elini ceketinin iç cebine attığında silahının yanında olmadığını fark etti ve kaçmak için yeltenmeye çalıştı, nitekim başarılı olamadı çünkü görmekten en çok çekindiği kişi bir anda karşısında duruvermişti.

"Avcı, bakıyorum ki silahsızsın." Sırtı duvara yaslandı, kendisini oldukça güçlü bir iradenin altında eziliyormuş gibi hissetmişti, oldukça sinir bozucu olan bu hissi gözardı edip en azından denemek zorunda olduğunu kendi kendine tekrar etti. "Kaçamazsın." Vampir oldukça alaylı bir gülümseme eşliğinde ona bunu söylediğinde gözlerini kapatmadığını hatırladı fakat bunun için oldukça geç kalmıştı. Yavaş yavaş yeşilin en güzel tonunda hareler yayılıyordu irislerinde, sanki onun etkisi altına giriyordu ve kendi bedenine hiçbir şekilde söz geçiremez hâle gelmişti birkaç dakika içerisinde. O her konuştuğunda kulaklarına dolan bu ses, nefes alışıyla maruz kaldığı bu eşsiz koku başını döndürüyor, neredeyse bilincini yitirmesine sebep oluyordu. "Bu sefer geçen seferki gibi öylece kurtulmana izin vermeyeceğim."

"Kendinden çok eminsin vampir." İki hafta önceki gecenin o hatıraları gözlerinin önüne geldiğinde bir anda düşüncelerinden sıyrıldı ve alayla gülümsedi, kaşlarını kaldırmıştı, karşısındaki bu safkanı hafife alıyor, ona hiçbir şey yapamayacağını söylemeye çalışıyordu sanki. Hendery ise hafife alındığını fark ettiğinde biraz daha gülümsedi, onun kalbinin atışlarının hızlandığını duyuyordu, zihninin içinde oldukça büyük bir karmaşanın ortasında kaldığını, korktuğunu, gitmek istediğini ve onu kurtarmak için gelebilecek birinin ihtimaline tutunduğunu görebiliyordu gözlerinde. Avcı güçlü taklidi yapıyordu lakin titrememek için zor tutuyordu kendini. "Sen de öylesin, tamamen benim merhametime kalmışken, yanında silahın bile yokken cesur görünmeye çalışıyorsun sadece. Göremediğimi mi sanıyorsun avcı, bacakların titriyor."

"Senin merhametine mi? Vampirlerin merhamet gibi insani duygulara sahip olduğunu bilmiyordum doğrusu." Xiao Dejun blöf yapıyordu ve bu oldukça belliydi, vampir görebiliyordu, bunun için fazladan bir çaba sarf etmesine ise hiç gerek yoktu. Çekik gözlerine, düz tutmaya çalıştığı ancak arada hafifçe kaçırdığı o güzel bakışlarının içinde, kahverengi irislerinde kapkara gözbebeklerinde, ona her baktığında düşüncelerini okuyabiliyordu. Güçlü durmak için uğraştığının lakin onun karşısında ne kadar da güçsüz durumda olduğunun farkındaydı, zayıf olduğunu bildiğini biliyordu Dejun'un. Bu daha çok ilgisini çekiyordu. Onu güçlü gibi davranmaya iten şeyin ne olduğunu ve bunu nereye kadar devam ettirebileceğini, onun bütün sınırlarını kendi gözleriyle görmek istiyordu. Dudağının kenarına yandan bir gülümseme oturdu, uzunca dişi kendini belli etti, biraz daha eğildi ve Dejun'un yapabilirmiş gibi başını biraz daha geriye yaslamasını büyük bir zevkle izledi, dudaklarının arasından kaçırdığı sıcak nefesi safkanın yüzüne çarptı. Boynuna eğildi, bembeyaz tenini ve damarlarından yayılan kanın kokusunu dünyadaki en lezzetli şey buymuş gibi içine çekti, yutkunduğunu gördü, en sonunda nefes almayı bırakmıştı.

"Kanın çok güzel kokuyor." Bu cümle öylesine söylemiş olduğu sıradan bir laftı, lakin Dejun bunu ondan kurtulmasının artık imkansız olduğuna yormuştu. Titrek bir nefes verdi ve kasılmış bedenini biraz olsun gevşetmeye çalıştı. Gözlerini kapattı, bu onun sonrasında gelecek olan her şeye kendisini hazırlama biçimiydi şüphesiz, vampirin dudaklarını teninde hissetti sonra, soğuk hissiyatı içinin titremesine sebep olmuş gibiydi. Kendini birazdan gelecek olan acıya hazırladı sadece, hissedecekti, onun o sivri köpek dişlerinin boynuna saplandığını, boğazının kana bulandığını, hayatının yavaşça bedenininden çekildiğini, gözünün önünün karardığını ve ölüme yaklaştığını, tüm çıplaklığıyla, saniye saniye yaşayacaktı ve acısı dinmeyecekti son nefesini ciğerlerine kavuşturana kadar. Xiao Dejun umutsuzdu, hayatı boyunca umutsuz biri olmuştu ama bu sefer gerçekten, ciddi ciddi, tamamiyle umutsuzdu. Yaşamaktan pişman olduğu hayatı yavaşça ellerinden kayıp gidiyordu öylece, pişman mıydı yoksa bunun için seviniyor muydu, kendine mi kızıyordu yoksa? Hiçbir şey bilmiyordu, hiçbir şey düşünemiyordu, aklından geçen tek şey beyaz ışığın gözlerine ışıdığıydı, yolun sonuna bu kadar yakın olduğu ilk zaman değildi belki ama ulaşacağını bildiği ilk zamandı.

Sonra hissetti o keskin acıyı.

Acı dudaklarının arasından ses olup çıktı, gözleri yaşardı, elleri vampirin omuzlarını buldu ve onu itmeye çalıştı, nitekim başaramadı. O çok güçlüydü, kendi kuvveti yerinden milim dahi oynatmaya yetmemişti. Kanının çekildiğini hissetti, neredeyse çığlık atacaktı ki ağzına kapanan soğuk el yüzünden gıkı çıkmadı. Onun yerine acısının gözyaşları teker teker gözlerinden süzüldü, vampirin soğuk eline değdi, bedeni titredi, Hendery umursamadı, o sadece içindeki açlığı ve boğazındaki kuruluğu gidermeye çalışıyordu.

Sadece birkaç dakika olmuştu ancak Dejun saatlerdir orada dikiliyormuş gibi hissediyordu, bacaklarının hissiyatını iyiyden iyiye kaybettiğinde yere düştü boynunu geriye attı, artık çığlık atmaya dahi hali olmadığı gibi direnmeyi de bırakmıştı, sadece bekliyordu. Kendisini bekleyen sonu görmek için biraz sabırsız olduğunu söylemeliydi doğrusu, yıllardır merak ettiği sonun nasıl ayaklarının dibinde şekilleneceğini görmek istiyordu, sadece kendini avutuyordu.

Gözlerinin önü kararmaya başladı, bedenini bir üşümek hissi esir almıştı, parmaklarını kıpırdatamadı, bileğini zar zor kaldırdı ve beklenmedik bir şekilde vampirden gelen her şeyi kabul etti. Elini onun ensesine koydu, başını iyice arkaya attı ve ona rahat bir yer açmaya çalıştı, canının acımasıyla gülümsedi, ısırdığı dudağından sızan kan ağzının içini kana bulamıştı.

Xiao Dejun son nefesini gülerek verdi, dudaklarından kaçan son şeyin gülüş olmasını istedi.

Bu şekilde herkesten intikamını almış olacağını düşünmüştü belki.

~~~~
Selamlar, ben geldimmm

Normalde dün bölüm atacaktım ama vize haftamın içindeyim şu an, o yüzden hiçbir şeye vaktim yok ve yorumlara dahi cevap veremedim, yine de şu haftayı atlattığımda tekrar buralarda olacağımı söylemek istiyorum

Keyifli okumalar herkese, gelecek hafta görüşelim🥰

DisimmureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin