-her neyse, dikkatli ol ve kendine iyi bak güzelim.

Dedi çok içten bir sesle.
Cesaretimi topladım. Eğer bunu yaptığıma pişman olursam ağlarım.

-sen de kendine iyi bak, abi...

Dedim ve hızlıca arabadan indim.
Belki de çok erken bir zaman da söylemiştim, belki de pişmanlığın dibini yaşayacaktım. Fakat bir şekilde mutlu hissediyordum işte...

Hoplaya zıplaya çağrının yanına gitmemek için kendimi sıktım.
O da arabasına yaslanmış beni izliyordu.

-naber lan organ mafyası?

Sesimin de neşeli çıkmasına engel olamamıştım. Çağrının tek kaşı kalktı.

-hayırdır? Niye bu kadar mutlusun?

Dediğinde omuz silktim. Ah ben de bir bilsem?

-boş ver hadi gidelim.

Dedim. Hafif şaşkın duruyordu. Yaslandığı yerden doğrulup ön kapıyı açtı.

-buyrun lütfen asya hanım. Size son saatleriniz de iyi davranmalıyım.

Dedi alayla. Göz devirdim.

-bunu şaka olarak yaptıysan hiç hoş değildi. Kendini biraz daha mizah konusunda geliştirmelisin çağrıcık.

Dedim ve arabanın içine kaçtım. Bugün de ağzıma geleni söylüyorum maşAllah!

Sürücü koltuğunun kapısı da açıldı. Çağrı biner binmez bana baktı.

-ne var? Hadi eve götür beni.

Dedim emrivaki bir ses tonuyla.

-şimdi de emir veriyoruz, vay be!

Dedi inanamaz bir tavırla. Geri önüne dönüp arabayı çalıştırdı.
Gözüm hâlâ gitmeyen Fırat'ın arabasına kayınca kaşlarımı çattım.

-abim niye gitmedi hâlâ?

Çağrı da düşüncelerimi okumuş gibi soru sormuştu.

-bilmiyorum.

Dedim ve sustum. O da derin bir nefes vererek arabayı çalıştırdı. Ve sürmeye başladı.

-eve mi gidiyoruz?

Diye sorduğumda bana bakıp önüne döndü. Nedense ciddi duruyordu.

-evet, seni evine bırakacağım. Sonra da kendi evime geçeceğim.

Derken gözlerinden hafif bir hüzün dalgası geçti. Onun için kötü hissetmiştim. Empati kurmaya çalışınca gerçekten kötü bir durumdu. Ailesini bile göremiyor, ya da artık evini yok sayıyordu.

Yine sessiz geçen yarım saatin ardından araba evin biraz ilerisinde durmuştu.

-geldik, bundan sonrası sende artık.

Dedi.

-evet neyse görüşürüz o zaman.

Dedim ve hızlıca arabadan indim. Kendimi sebepsiz yere yorgun hissediyordum. Küçük adımlarla eve ulaştım. Zile bastım. Çok geçmeden kapı güney tarafından açıldı.
Bir şey demesine izin vermeden içeri geçtim.
Salon da Aral, Meriç, annem ve efe vardı.

-hoş geldin kızım, Polat gelmedi mi?

Annemden gelen soruyla ona döndüm.

- yok, onun bir işi çıkmış.

Dediğimde gülümseyerek baş salladı.

-neyse ben odamdayım.

Dedim ve bir şey demelerine izin vermeden odama çıktım. Odaya girer girmez gri bir eşofman ve siyah bol bir sweat giydikten sonra kendimi yatağa attım.
Yorganın altına iyice girip yiğitin bana doğum günümde aldığı ayıcığa sarıldım.

BİYOLOJİK AİLEM ✔️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin