64🔰 "Ölümsüzün emaneti"

Începe de la început
                                    

Bunu emniyetten de söylemişlerdi ama kimse bir açıklama yapmamıştı.
Endişe ile beklerken parmaklarımla oynuyordum. Bir an önce anlatmasını ve sorularıma da cevap vermesini istiyordum.

"Küçük çocukların iç organlarını çalan bir örgütün peşine düştü," deyince ellerim titremeye başladı. Yusuf öyle davalara neden bulaştı ki? Bir polis olarak cesur ve başarılı olduğunu biliyordum ama neden tek onun ismi? Koskoca emniyette bir tek o mu vardı?

"Bu yolda çok da emek verdi ancak sonunda örgüt Yusuf'un peşine düştü. O aralar çok ünlü olduğu için direkt müdahale edemeyeceklerini çok iyi biliyorlardı bu yüzden etrafındakileri bir bir yok etmeye başladılar."

Yusuf bir ara televizyonlara çıkıyordu. Hatta gazetede de görmüştüm ama haberleri genelde takip ettirmezdi. Ailesini işinden uzak tutardı. Bir şey olacağı zaman tek başına ona olsun diye mi böyle yaptı bilmem en yakın iki arkadaşı dışında kimseyi de tanımazdım.

"Murat ve Asiye de mi yoksa bu yüzden?"

Selma başıyla onayladığında alt dudağımı ısırdım. O halde Fedai de oğlan katliamına maruz kalmıştı. Şayet bir oğlumuz olsaydı o da öldürülecekti. Hacer kız olduğu için mi dokunmamışlardı yani?

"Fedai'yi de bu örgüt öldürdü Meryem. Elleri kolları o kadar uzun ki emniyetten ve hatta bakanlardan da onlara yardım edenler var. Yusuf bu yolda Murat komiserle birlikte çok büyük fedakarlıkta bulundular. Onların ön ayak olmasıyla birçok kuruluş ayaklandı ama görüyorsun ya örgütün kolu yine de onlardan uzun çıktı."

Korkuyla gözlerimi açtığımda tüm bunların ayrıntısını hiç bilmiyordum. Evet Murat ve Yusuf yakın arkadaşlarıdı ve birlikte davaları çözerlerdi ama bu tıpkı Osman Çelik davasında olduğu gibi ya cinayet ya da hırsızlık davası oluyordu. En azından sağdan soldan duyduğum böyleydi. Hiç bu kadar derinlemesine bir şey olacağını düşünmemiştim.

"Tüm bu karmaşada sana söylemek istediğim şey," dedi ve ellerini ovuşturup parmaklarına baktı. Utanıyor muydu çekiniyor muydu bilmem. Onu izlerken içim yandı. Yusuf ile alakası olmasın lütfen diye geçirdim içimden. Yusuf ile ilgili bir şey söylemesin lütfen.

"Ben Yusuf'a aşık oldum."

Gözlerimi kapattığımda yutkundum. En zayıf olduğum yerim paramparça olmuştu. Böyle tel tel döküldü etlerim sanki. O olmasın istemiştim. Onunla ilgili bir şey söyleme istemiştim ama o gidip en kötüsünü söyledi. Üzülmem ve korkmam gereken daha birçok şey varken gidip böyle bir şey söylemesi aslında omuzlarımı düşürmüştü ama yine de dik durmaya çalıştım.

"Bunu sana söylemem en azından şehit olduktan sonra söylemem kadar kötü bir şey yok biliyorum." Bir yandan göz yaşlarını siliyor bir yandan da gözlerini benden kaçırıyordu.
"O babamın hayatını kurtardığında babam bana geldi ve çok iyi bir polis var evlenmek ister misin diye sordu."

Yusuf bunlardan da bana bahsetmemişti. Hiç bahsetmemişti. Kadınlık gururum ağır bastı sanırım. Dişlerimi sıktım ve nefretle doldum. Bu aslında Yusuf'a duyduğum derin aşktan da kaynaklanıyordu. Değil onun bir başkasını sevmesi, başkası tarafından sevilmesi de beni yaralıyordu. Gerçi Yusuf başkasını severse yaralanmam, ölürdüm.

"Ben önce kabul etmedim. Yurt dışından henüz gelmiştim ve evliliği düşünmüyordum ama onu görünce..."

Yusuf'u nerede görmüş ki? Sıcak bir şey boğazımdan aşağı aktı. Yaktı biraz ve karnımı da ağrıttı.

"Bizim evde onunla karşılaştığımda..."

Kalbim sıkıştı ve nefes alamadım birden. Fenalaştığımı görmesini istemediğim için de ellerimle ağzımı kapatıp sıktım. Tüm her şeyi anlatmasını istiyordum. Hemen şimdi fenalaşırsam yarı kalırdı.

PROFESYONEL  [F•]Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum