Küçük adımlarla yatağıma ulaştığımda en baştaki gibi oturdum ve bacaklarımı kendime çektim. Öylece otururken kapının birden açılmasıyla irkildim.

"Hazır hepsi izinliyken burayı bir temizle sana zahmet-" Chanyeol, yanındaki teyzeye odayı gösterirken beni gördüğünde şaşkınca duraksadı. Siyah kargo pantolon, vücuduna yapışan siyah dar bir tişört ve siyah deri ceketiyle gözlerimi üzerinden alamamıştım. Birkaç saniye sonra ise onu süzmeyi bırakıp kendime gelmiş, ayağa kalkıp  hazır ola geçmiştim.

Chanyeol yanıma gelirken konuştu tekrar. "Ben sana sonra haber yollayacağım." Teyze onu onaylayıp kapıyı kapattı ve çıktı.

Chanyeol "Rahat." dediğinde çekingen bir şekilde yatağımın kenarına oturdum. O da yanıma oturup boş bakışlarını bana göndermeye başladı. "Neden çıkmıyorsun?"

"Gidebileceğim pek bir yer yok komutanım. Bu yüzden çıkmak istemedim." Gözlerine bakarak söylediğimde onun suratında ilk defa çok değişik şeyler görmüştüm. Her zamanki ciddiliğini biliyordum, sinirli halini biliyordum, az çok seksi tipine de denk gelmiştim, benimle son zamanlarda yaşadığı şeyler yüzünden çaresiz bakışlarını da yakalamıştım ama daha önce gözlerinde hiç saf bir hüzün görmemiştim.

Bir elini omzuma koyup biraz daha yaklaştı bana. "Ne demek gideceğim yer yok? Olur mu öyle şey oğlum?"

Başımı sorun olmadığını gösterircesine salladım ve burukça gülümsedim. "Gerçekten, bir yere gitmek istemiyorum komutanım."

Şaşkınca bakmayı sürdürürken yataktan kalktı ve kolumdan tutup beni de kaldırdı. "Olmaz öyle şey. Hazırlan, beraber çıkıp bir hava alırız. Ne demek burada yalnız kalmak ya? Ben gelmesem deli gibi tek başına boş boş oturacak mıydın burada?" Derin bir nefes verip kolumdaki elini çekti ve saçlarımda gezdirdi. "Yazık değil mi oğlum sana? Niye kendine böyle yapıyorsun?"

Sanırım ilk defa iznini kullanmayan bir asker görüyordu. Aksi takdirde neden bu kadar büyük tepki verdiğini anlamlandıramazdım.

"Baekhyun, sen geleceğin en iyi askerlerinden birisin. Ama son zamanlarda her ne olduysa gerçekten salak gibi davranıyorsun."

Tüm ciddiyetiyle bana bakarak söylediğinde gözlerimi yere çevirdim. Her ne olduysa? O gecenin üstünden bir hafta geçmişti. Karşımdaki adam, profesyonelce hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyordu ama ben onu her gördüğümde boynumdaki sıcak nefesini ve belimde dolaşan soğuk parmaklarını hissediyordum.

Kendimden iğrenerek gözlerimi sıkıca kapattım. Yaptığımız şeye normal olarak baktığımda hiçbir sıkıntı yoktu ama onun, bunu zorla yapması bana aşırı derece suçlu psikolojisi yüklüyordu. Bir binbaşının, aptal bir veleti rahatlatmak için öyle şeyler yapması hiç iyi görünmüyordu.

Her şeyi geçtim ama ben bu olanları silemeyip üstüne sürekli o anı düşünmeye başladıkça kendimi öldüresim geliyordu. Binbaşını gördüğüm her saniye ikimizin o anını hatırlıyordum, kendime hakim olamıyordum. Ben onun dokunuşlarını, o anki ses tonunu lanet olsun ki aklımdan çıkaramıyordum! Ben onun etkisinden gerçekten çıkamıyordum!

Komutanımla zoraki yaşadığım bir durumu böyle sürekli düşündüğüm için kendime çok kızıyorum ve kendimden daha çok nefret ediyordum. Artı olarak, onun gelip hâlâ üzerime titremesi onu unutmamda hiç yardımcı olmuyordu!

Belki tersleyip kızsa daha kolay unuturdum ama o günün sabahında bana şefkatle sarıldığında her şey tersine döndü sanki.

"Tanrım... Baekhyun yine neden ağlıyorsun?" O kadar çok düşünüyordum ki artık farkında olmadan ağlamaya başlamıştım.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now