Jongin sakinleşene kadar sadece ona sarılıp saçlarıyla oynamıştım. Ağlaması durduğunda konuşmak üzere biraz geri çekildim. "Fiziksel olarak gayet güçlüsün Jongin. Ama duygusal olarak pek dayanıklı değilsin. Onlar da bunu istiyor, seni zayıf noktandan vurup hatanı bulmak istiyorlar."

"Adam, ölmüş babamla dalga geçti resmen komutanım. Bunun karşısında yüreksiz gibi tepki vermeden nasıl kalabilirim?" Yine gözleri dolduğunda, haklı olduğunu anlatır gibi başımı salladım.

"Seni bir yere götüreceğim." dedikten sonra onunla birlikte odadan çıkmış ve askeriyenin bahçesine inmiştim. Askeriyeden de dışarı çıktığımızda, nereye gideceğimizi merak ediyor gibiydi.

Dakikalarca hiç konuşmadan sadece yürüdüğümde, istediğim yere varmıştık. Gecenin karanlığında bile parlayan beyaz taşlar görülünce Jongin konuştu. "Neden mezarlığa geldik komutanım?"

Suratımda buruk bir gülümseme oluşurken onu kolundan çekip içeri soktum ve yan yana duran üçlü aile mezarlığının yanına götürdüm. Yere eğildiğimde, o da yanıma çöktü.

"Annem, babam ve erkek kardeşim." Gözlerimin dolmasına izin vermeden ona döndüm. "Hepsi ölü."

Elimi babamın mezarındaki toprağın üzerinde gezdirdim. "Büyük ihtimal seni anlamadığımı düşünüyorsundur ama seni en iyi ben anlıyorum." Babamın mezar taşına bakıp gülümsemeye çalıştım, o hep gülmemi isterdi çünkü. "Benim evimi bombalayıp ailemi öldürdüler." dememle kocaman açtığı gözlerini bana döndürdü. "Ben o zaman askerdim, görev için sınıra taşınmıştım ve ailem de benimleydi. İzne ayrıldığımda operasyonda beni gören teröristlerden biri beni takip etmiş." O gün en küçük ayrıntısına kadar aklımı ele geçirdiğinde derin bir nefes verdim. "Eve girip kısa süre sonra geri çıktım, çünkü annem markete gitmemi istemişti. Geri döndüğümde ise evim yoktu. Alev alev yanan bir yer ve alev alev yanan bir kalbim vardı."

Akan göz yaşlarımı silsem de şimdi daha fazlalarının geleceğinden hiç şüphem yoktu. "Ve bana, o yılın terfi değerlendirmesinde ne sordular biliyor musun Jongin?"

Merakla beni dinleyen Jongin'in saçlarına uzattım titreyen elimi. Derin bir nefes aldım. "Bombaya dayanıklı evin yok anlıyoruz, bombaya dayanıklı baban da mı yok, dediler. Ve bunu gülerek söylediler. Ailemin parça pinçik olduğunu dile getirdiklerinde ben de senin gibi ağlamıştım."

Suratını ellerim arasına alıp samimi bir şekilde konuşmaya devam ettim. "Cidden, aynı senin gibi ağlamıştım. Ama o gün kendime bir söz de vermiştim. Benimle böyle dalga geçtikleri için, çok başarılı olacağım, demiştim kendi kendime. Onların istediği zayıflığı göstermeyecek ve duygusuz bir herif olup ailemin intikamını alacağım demiştim."

Anlattıklarımla Jongin de duygulanıp ağlamaya başlamıştı. Baş parmaklarımla göz yaşlarını silip ona sıkıca sarıldım. "Bugüne kadar kimseye söylemediğim şeyleri sana söyledim Jongin. Bu yüzden sen de benim gibi olmalı ve seninle dalga geçen herkesi göt etmelisin. Baban ancak bu şekilde rahat uyur."

Kollarımı daha sıkı sardığımda o da yaramaz bir ufaklık gibi başını omzuma yaslayıp ellerini belime dolamıştı. "Yaşadıklarını kişisel dosyan hariç kimse bilmesin Jongin. Şu an canım ciğerim dediğin biri bile ileride zayıflıklarını kullanıp seni ezmeye çalışabilir. Askeriye böyle bir yer Jongin. Sırf bir rütbe için bile hiç düşünmeden seni zayıf noktanla vururlar."

Kollarımı gevşetip geri çekildim ve gözlerine baktım. "Demem o ki birkaç şerefsiz yüzünden hayalini bırakma. En azından şu an beni bir komutan olarak değil, abi olarak dinle. Çünkü Jongin, ben bunları yaşadığımda ne bana sarılan bir komutanım vardı, ne saçlarımı okşayan bir abim."

Kod Adı: Bela •chanbaek•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin